5 Kasım 2009 Perşembe

Haberin Metalaşması

Öteden beri insan, doğru eksiksiz, taze haber açlığı içindedir ve liberal anlamda rekabet en açık şekliyle haberlerin çabukluğunda söz konusudur. Bir haber, tarihin başlangıcından bugünkü borsa hareketlerine kadar tüm değerini geçici tekeline sahip olduğunda kazanır. Oysa enformasyon çağı olarak adlandırılan günümüzde, haberin çabuk verilmesinden doğan rekabet değeri ve haberi haber yapan esas değerlerin yanı sıra, haberin bir de meta değeri diyebileceğimiz , alınıp satılma değeri ortaya çıkmıştır.

Haberin meta olarak değeri, kuşkusuz gazetecinin kamuya karşı sorumluluğu olan halkı bilgilendirme ve gizli kalan gerçeklerden haberdar etme uğraşının dışında ve ötesinde tanımlanmalıdır. Çağımızda medya sahipliğinin ulaştığı yeni ekonomik yapı neticesinde, haberin öncelikli olarak verilmesinden doğan rekabet değeri, yerini piyasa ekonominsin içinde, yeniden oluşan kar amaçlı bir değerlendirme mekanizmasına bırakmıştır.

“serbest düşünce pazarından, liberalizmden anlaşılan, düşüncelerin güç ve zenginlikten tecrit edilerek değişebilmesidir. Ama gerçekte, Pazar düşüncesi politik enformasyonun üretimi ve gizlenmesi yönünde daha çok merkezi ve ekonomik ve politik güce yakındır. Burada derin bir ironi vardır. kitle üretimi bir yandan haberi demokratikleştirmiş, ama öbür yandan da gazete yapımını Marx’ın söylediği gibi doğal gazdan ucuz hale getirmiş ve haber üretimini merkezileştirerek basını kontrol altına almış, genellikle de monopol yapıdaki medya sahipliğini yaratmıştır.

Bu monopol yapıdaki medya sahipliğinin en önemli özelliği, gazeteciliği ve dolayısıyla haber üretimini, kamuoyunu hızlı ve doğru bir şekilde bilgilendirerek kazanç sağlanacak bir iş alanı olarak değilde, serbest piyasanın ‘bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler’ mantığının hakim olduğu bir maksimum kar alanı olarak görmesidir. Düşüncenin üretimi ve bilgilendirme işlevi ve bunların yayılmasını içeren ekonomik faaliyetler elbette bunlardan yararlananların çoğu tarafından bilinmektedir. Ancak bu faaliyet bir “kamu hizmeti” niteliğinde olduğu için, ekonomik faaliyet olarak ele alındığında bile özel bir anlayış gereklidir. Oysa günümüzde, medya endüstrisine şöyle bir göz attığımızda, haberci medyanın üretim kalıplarının, seri üretim yapan bir diğer iş kolundan çok da farklı olmadığı görülmektedir.


Teoride haberci medyanın sosyal ve politik olayları halka duyurarak demokratik sürecin doğru ve düzenli işlemesine katkıda bulunacağı öngörülür. Haberci medyadan aslı beklenen, iyi araştırılmış haberlere iyi bilgilenmiş yurttaşlar yaratması ve bu bilgilerin seçim dönemlerinde tüm yurttaşlar lehine seçim sandıklarına yansımasıdır. Oysa haberin ticarileşmesi sürecinde, gazetecilerin asıl işlevi olan halkı bilgilendirme görevi bir kenara itilmiş, haber üretimi piyasa koşullarının belirlediği arz-talep dengelerine gör şekillenmeye başlamıştır.

John H. McManus’a göre, piyasaya sürülen diğer ürünler gibi haberler de her gün bir tür işlenmiş ürün/meta olarak pazardaki yerini almakta, okur ya da izleyici ‘müşteriye’ dönüşmekte, dağıtım veya reyting dediğimiz mekanizma ise pazarı temsil etmektedir.

Hiç yorum yok: