20 Mart 2009 Cuma

internet sitesinde haber yazarken; örnek Mert Aydın


Mert Aydın ntvmsnbc.com'da maç bittikten sonra bu harika maç yazısını yazmış..ntvmsnbc.com harika işler çıkarıyor mert aydın'da. futbol maçı 3. dakika da soldan orta geldi yazmakla olmuyor artık, biraz daha yaratcılık bekliyoruz...aa yada ihada kopy paste ile lütfen yetinmeyelim..

"Galatasaray'ın Fernando Meira'yı hayli iyi bir paraya Ruslar'a satması kimilerine göre Prut Savaşı'ndan bu yana elde ettiğimiz en büyük zaferdi. Ne var ki UEFA Kupası'nda finali hedefleyen ve Boğaz'ın diğer tarafına deplasman takımı olarak değil evsahibi olarak gitmek isteyen bir takımın hesaplaması gereken aksilikler vardı."

19 Mart 2009 Perşembe

Haber mi, devlet mi?

İŞTE TAM BAM TELİ BİRYAZI;
ERDAL ŞAFAK/SABAH GAZETESİ GENEL YAYIN MÜDÜRÜ
Gazete yöneticileri bazen de bir haberi milli menfaatler adına yayınlayıp yayınlamama ikilemine düşer.
Bu durum geçtiğimiz hafta bizim de başımıza geldi. Türkiye'yi ayağa kaldıracak, günlerce, hatta haftalarca konuşulacak, dahası dünyada da çok geniş yankılar yapacak bir haberin bilgilerine ulaştık. Hayır siyasetle, siyasilerle uzaktan yakından ilgisi yok. Ekonomik bir konuydu. Daha doğrusu, Türkiye'nin önemli bir ülkeyle ekonomik ve diplomatik ilişkileriyle ilgiliydi.
Son ayrıntıları almak için temas kurduğumuz devletin ilgili birimlerinin temsilcileri ve yine konuya taraf olan ilgili odaların üst düzey yöneticileri gazetemize akın ettiler ve şöyle dediler: "Basın özgür ve bağımsızdır. Yayınlayıp yayınlamamaya sadece siz karar vereceksiniz. Ancak yayınlarsanız Türkiye'nin milli menfaatlerinin ağır zarar göreceğini ve patlak verecek sorunun yıllarca başımızı ağrıtacağını bilmenizi rica ederiz."
Haberin yayınlanması durumunda ortaya çıkacak tabloyu da ayrıntılarıyla anlattılar.
İnanın, bir dakika bile bocalamadık. Batı'nın saygın gazeteleri, örneğin New York Times, Washington Post, The Times, Le Monde gibi, biz de ulusal çıkarlar adına haberi yok saydık. Sadece yırtıp atmakla kalmadık, belleğimizden de sildik.
Hem sonra, görüp izlediğiniz gibi hiçbir zaman manşet sıkıntısı da çekmiyoruz. Hepsi de birbirinden donanımlı, bilgili, çalışkan, tuttuğunu koparan arkadaşlarımızın sayesinde. Tümüne en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tek tek hepsiyle gurur duyuyoruz. İyi ki varlar.

Neden dünyanın en güçlü ordusu olan Amerikan silahlı kuvvetlerinin başındaki komutan darbe yapmaya kalkışmaz?

yAZILARINI KAÇIRMADAN TAKİP EDERİZ;TÜRKER ALKAN'IN, yine tam yerine rast geldi manzara koyduk yazısı; buyrun okuyun,

Dünkü ‘Taraf’ gazetesi haber ve yorumlarıyla bu konuya büyük yer ayırmıştı. Yasemin Çongar, “(Anıları) okurken utanç ve öfke de duydum, ama daha ziyade derin bir hüzün kapladı içimi” diyor. Ahmet Altan da, Mustafa Balbay ve İlhan Selçuk gibi mesleğinde başarılı olmuş yazarların ve gazete, televizyon patronlarının neden işlerini yapmakla yetinmeyip askeri darbe peşinde koştuklarını soruyordu. Ve kendi sorusunu şöyle yanıtlıyordu: “Daha fazlasını istiyorlar. Bunu isteyenlerin açgözlü oldukları, kolayından doymadıkları doğru... Ama sanırım bir başka gerçek daha var: O da bu toplumun Osmanlı’dan bu yana ve Cumhuriyet tarihi boyunca sadece ‘silahlı bir iktidara’ mutlak saygı göstermesi.”
İyi de, neden böyle olmuşuz? Ahmet Altan buna girmiyor. Neden dünyanın en güçlü ordusu olan Amerikan silahlı kuvvetlerinin başındaki komutan darbe yapmaya kalkışmaz, hatta böyle bir şeyi aklından bile geçirmezken, Madagaskar’da veya Pakistan’da askerler ikide bir darbe yapmaya kalkışır?
Madagaskar askerleri de Atatürkçü müdür yoksa?
Neden kişi başına ulusal geliri 1000 doların altında olan ülkelerde askerlerin darbeye kalkışması ve bu girişimin başarılı olma şansı daha yüksekken, bu gelirin 3 bin doları aştığı ülkelerde orduların darbeye kalkışması ve darbe girişiminin başarı şansı daha düşük olmaktadır?
Neden Kuzey Avrupa ülkeleri uzun zaman önce sivil yönetimlerin üstünlüğünü kabul etmişken, Güney Avrupa’da 1970’lere, hatta 80’lerin başına kadar askeri müdahale tehdidi görülmüştür?
Neden kara ordusu güçlü olan ülkelerde askeri darbe olasılığı, donanması güçlü olan ülkelerden daha fazladır?
Neden okullaşma oranının yüksek olduğu ülkelerde askeri darbe oranı, bu oranın düşük olduğu ülkelerden daha azdır? (Bu ilişki, kişi başına düşen gelirin gösterdiği ilişkiden de güçlüdür.)
Neden Katolik ve Müslüman ülkelerde askeri darbe olasılığı Protestan ülkelere göre daha yüksektir?
Sorular artırılabilir.
Yanıtlar da öyle.
Bir yanıt, Ahmet Altan’ın babası Çetin Altan’ın sık sık değindiği ‘meslekleşme’ ile ilgili. Toplumda ‘meslekleşme’, uzmanlaşma ve farklılaşmanın bir sonucudur. Uzmanlaşma ve farklılaşma ise, modernleşmenin (eskiler, ‘dehrileşme’ veya ‘asrileşme’ derdi) en temel özellikleri arasında yer alır. Ve bütün bu gelişmeler bir gecede,
aniden, birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıyor.
Yavaş, karmaşık ve sancılı bir süreçtir. Şimdi yaşamakta olduğumuz gibi.
Ama Ahmet Atlan bu toplumsal sürecin karmaşık yapısını göz ardı ederek hükmünü veriyor: Aranan suçlu bulunmuştur: Atatürk ve Atatürkçüler!

TÜRKER ALKAN
19.03.2009
radikal

Şantaj gazeteciliği



Çok yıllar önce bir meslek büyüğümüz "Bazı gazeteciler yazdıklarıyla değil, yazmadığı haberlerle zengin olur" demişti. Örnek de vermişti:
"Diyelim ki bir gazete yöneticisi gözüne bir av kestirdi. Avdan kastım ünlü ya da zengin biri. İşadamı, siyasi veya sanatçı. O yönetici bir muhabirini sadece o avını izlemekle görevlendirir. Gece gündüz. Sonunda bir kaçamağını ya da açığını yakalar. Görüntületir. Dosya haline getirir. Sonra avından randevu ister. Buluştuklarında dosyayı uzatır, 'Bakın bir arkadaşımız sizi şöyle yakalamış. Ama müdahale ettim, gazeteye koydurtmadım...' Av minnet borcuyla teşekkür üstüne teşekkür ederken bizimki ekler: 'Sizi dertten kurtardım ama benim başımda öyle bir dert var ki... Hanım ille yeni bir ev (veya araba) diye tutturdu. Sağdan soldan bir miktar para tedarik ettik ama hâlâ epey açık var. Acaba bana şu kadar borç verebilir misiniz?' Avın 'hayır' deme şansı olabilir mi? Ve de verdiği parayı geri istemesi mümkün mü?"
Meslek hayatımız boyunca bu şantaj gazeteciliğinin o kadar çok örneğini duyduk ve gördük ki... Kimileri haberi yayınlayarak, hatta kampanya açarak para veya ilan sızdırdılar. Kimileri de sumen altı ederek haraç veya rüşvet aldılar.

ERDAL ŞAFAK
SABAH GAZETESİ

aşkımız her zamanki gibi tehlikede, Nil

Nil dinlemek farklıdır, her albümünü eksiksiz takip ediyoruz, eksi yan ilk albümden beri her yeni albümde komplelik probleminin çoğalması, ilk albümde her şarkı upper seviyeryken son albümde bunu başarabilen parça sayısı azalmış. ama aşkımız her zamanki gibi tehlikede, ahmet kaya şarkılarındaki asi ruh yüreğinde biraz ilhan irem havasında, sözler inanılmaz bir hikaye, masal, rüya herşey diyebilirsiniz, 2009 martında en iyisi kanımca,

18 Mart 2009 Çarşamba

Gazete Habertürk


Ayrı gazete vermeyi çözemedim, corriera ya benzettim, içerik biraz öyle ama karışık gazeteye alışan için biraz zor, istanbul ve magazin hariç 3 gazete birleşse spor ekonomi ve haberturk 52 sayfalık bayağı doyurucu tek görüntü iyi olur, ve bu ülke tiraj için de 750liradan gazete satmak kendi bacanağına sıkmakla eşit, direkt hürriyet sabah güreşine girmesi haberturke uzun vadede kazanç getirse de kısa vade de işleri zor gibi gözüküyor, bende milliyetten sonra 2. gazetem durumuna geldiler, başarılar diliyorum, bu arada köşe yazarı mermi gibidir, bence bir kaç uzun menzil mermiye ihtiyaçları var gibi,

tempo24.com.tr


İnternet gazeteciliği nedir?
başka haber sitelerinden, gazetelerden ve haber ajanslarından ham yazıyı aynen siteye koyan, sorgulamayan, bir nevi ajanstan gelenlere fotoğraf ekleyip, google ad ve bulursa ilanla yaşayan, ben yaptım oldu anlayışında bişi diye tanımlarım. 1999 dan beri Türkiye'de haber sitesi işini takip etmeye çalışıyoruz, haberturk öncüydü, tempo24 vurdu geçti..yolunuz açık olsun...muhteşem bir giriş yaptılar, kendisine internet haber portalıyım bize de reklam diyenler oturup bir düşünmeliler bizce; 'balbay günlükleri' başlıbaşına ayrı bir tartışma konusu, hukukuyla, kişisel bakışla vs, onuda başka bir yazı da tartışırız,