16 Ocak 2010 Cumartesi

Robertson ve Küreseleşmeninin Tarihsel Aşamaları

Robertson küreselleşme üzerine olan tartışmalarda belkide adı en çok söz edilenlerden
birisidir. Roberston’a göre küreselleşme devletler arası etkileşim süreçlerinin
bir sonucundan çok toplumsal ve kültürel süreçlerin işleyişine bağlıdır. Küreselleşme
dünyanının bir bütün olarak yapılanması ile ilgili olan somut gelişmelerin kavramlaştırılmasıdır.
Yani, dünyanın toplumsal ve kültürel faktörlerin etkileşimi sonucu
yerel ve küresel düzeyde sürekli olarak yeniden üretilmesi küresellşme kavramının
özünü oluşturmaktadır. Bunun içinde küreselleşmeyi tarihsel bir bakış açısı
içerisinde ele almak gerekmektedir. Buradan yola çıkarak, Robertson küreselleşme
kavramını insan toplumlarının gelişiminin belirli bir tarihsel aşamalarına bağlı olarak
açıklamaktadır.
Robertson küreselleşmeyi hang tarihsel aşamalar çerçevesinde açıklamaya çalışmaktadır?
Robertson küresellemeyi 15. yüzyıldan başlamak üzere tarihsel süreçte beş aşamalı
model çerçevesi içerisinde incelemektedir. Her evrede küreselleşmenin yoğunluğu
ve karmaşıklığı bir önceki döneme göre artmaktadır.
Bu beş aşamalı süreç sırasıyla;
• Oluşum aşaması,
• Başlangıç aşaması,
• Kalkış aşaması,
• Hakimiyet için mücadele aşaması,
• Belirsizlik aşamasıdır.
Robertson'a göre küreselleşmenin "oluşum aşaması" (Avrupa, 1400-1750) bireyselciliğin
ve humanizmin önem kazandığı ve ulusalcılığın ortaçağ toplum anlayışına
karşıt olarak ortaya çıktığı bir dönemdir.
Küreselleşmenin ikinci evresi "başlangıç aşaması" (Avrupa, 1750-1875). Bu aşamada
üniter devlet kavramı, bütünleşme, uluslararası ilişkilerin formalleşmesi, bireylerin
birer yurttaş olarak ön plana çıktığı ve insanlık kavramının daha da belirginleştiği
bör dönemdir. Bu dönem ayrıca Avrupa dışındaki toplumların da uluslararası
toplumun birer parçası olmaya başladığı ve ulusalcılık ve uluslararasıcılık gibi kavramlarının
tartışıldığı dönemin bir başlangıcı olmaktadır.
Robertson'a göre küreselleşmedeki üçüncü aşama olan "kalkış aşaması" 1875'lerden
1925'lere kadar olan dönemi kapsamaktadır. Bu dönem artık ulusal toplum kavramının
kabul gördüğü, ulusal ve bireysel kimlik kavramlarının tartışıldığı, Avrupa
kıtası dışındaki bazı toplumların da uluslararası topluma katıldığı, hümanizmin
uluslararası düzeyde iyice yerleştiği ve küresel iletişimin hızlandığı bir dönemdir.
Ayrıca bu dönemde uluslararası küresel yarışmalar (Olimpiyat Oyunları, Nobel
ödülleri, vb.) ortaya çıkmaya başlamıştır.
Küreselleşmedeki dördüncü aşama olan "hakimiyet için mücadele aşaması" ise
1925'lerden 1960'lı yılların sonuna kadar uzanmıştır. Bu dönem küresel boyutta çok
büyük savaşlara ve çatışmalara sahne olmuş, atom bombasının kullanılmasının ve
savaşlarda insanların kitlesel olarak katledilmesinin bir sonucu olarak, insanın doğasına
ve geleceğine yönelik olan ilgiler artmıştır.
Robertson'a göre 1960'lar sonrasını içine alan ve Üçüncü Dünya'yı da kapsayan dönem
küreselleşmenin en uç noktaya ulaştığı "belirsizlik aşamasıdır". Çünkü bireyler
son derece karmaşık olan küresel oluşumlardan (ulusal, etnik, ırksal, cinsel, vs.) etkilenmektedir.
Bu aşamada küresel kuruluşların sayısı ve hareketliliği artmakta buna
karşın insan topluluğu farklı türden kültürel ve etnik sorunlarla daha çok yüzleşmektedir.
Ayrıca bu dönem küresel kitle iletişim sisteminin güçlendiği ve bireylerin
sivil toplum, dünya vatandaşlığı, savaş karşıtlığı, insan hakları, çevrecilik, vb.
türden kavramlara olan ilgisinin arttığı bir dönemdir.
Robertson'a göre küreselleşme hızını 19 ve 20. yüzyıl modernitesinden alan ve günümüzde
tek bir dünya toplum yapısına doğru olan bir gelişmeyi ifade etmekle birlikte
bu sürecin küresel bir bütünleşmeye doğru olan bir gelişme olarak görünmemesi
gerektiğini belirtmektedir. Çünkü günümüzde varolan özgün olanın evrenselleşmesi
ve evrenselin özgünleşmesidir. Ancak küreselleşme süreci açısından ulusların
farklı kültürel kimliğe sahip olabildikleri kabul edilmesi gereken bir durumdur.
Örneğin ulus-devletlerinin bile küresel gelişmelerden kendilerini koruyabilmek
için ulusal kimliklerini ön plana çıkarmaya çalışmaları bile aslında o ulusların
küreselleşmeden etkilendikleri sonucunu doğurmaktadır. Çünkü uluslar yine küresel
düzeyde kendi ulusal kimliklerinin ne kadar iyi olduğu imajını yaratmaya çalışmaktadırlar.
Robertson yukarıda adı geçen küreselleşme aşamalarının her toplumun içsel dinamiklerinden
bağımsız olarak ortaya çıktığını iddia etmekte ve kaçınılmaz bir şekilde
bütün toplumların içsel dinamiklerini etkilediğini öne sürmektedir. Robertson'un
beş aşamalı modeli Giddens'in yaklaşımından farklı olarak küreselleşmede
tarihsel sürecin oynadığı rolü ortaya koyması açısından önemli bir eksikliği kapatmış
olmasıdır.

1 yorum:

Nermin dedi ki...

Güzel paylaşım çok teşekkür ediyorum..Çok başarılı 👍