3 Kasım 2009 Salı

Fikrin cellatları

Yeminli bir çete, fikri öldürmek için her türlü melaneti yapıyor.
Matbuatımız, bu çeteyi örgütleyenler sayesinde tetikçi yuvasına döndü.
Hiçbir dönemde bu kadar ileri gidilmemişti.
Hiçbir dönemde haysiyet çizgisi, bu kadar aşağı çekilmemişti.
Hedef seçilenler, sinsi bir organizasyonla terörize ediliyor, yalan ve iftira kampanyalarıyla vuruluyor.
Arkalarında, fikir ve haber gazeteciliğinin can çekişen leşi... Üstünde tepinerek sevinç çığlıkları atıyor, işledikleri bu büyük günahla övünüyorlar.
Her an yeni bir cinayet işlemeye hazır, racon kesip gözdağı veriyorlar.
Bu durumun sürdürülebilir olmadığına şüphe yok.
Şurası açık; medyamızın geleceğini, çetelerin kirli tezgâhlarına emanet edemeyiz.
Bu çeteleşmelere kim, ‘Dur!’ diyecek?
***
‘Var mı bize yan bakan!’ pervasızlığı, cüret sınırlarını çoktan aştı.
Daha fenası, fikrin katillerini tanıyoruz, aramızda dolaşıyorlar ellerini kollarını sallayarak.
Öyle gizli saklı iş görmüyorlar; pervasızlar, bütün cinayetlerini gündüz vakti işliyorlar.
Planları aleni... Nerede, ne zaman, kime, ne kötülük yapacaklarını açık açık konuşuyorlar.
Ne had, ne hudut tanıyorlar; ne de utanma sıkılma duygusundan nasip almışlar.
Hepsi okumuş, eli kalem tutan, cerbezeli tipler.
Sanki bu örgütlü cinayeti işlemek için özel olarak seçilip, biraraya getirilmişler.
Öyle ki, nasıl olup da soğukkanlı birer katile dönüştüklerini anlamak imkansız.
Hasan Sabbah’ın haşhaşileri ancak bu kadar inandırılmıştı.
***
Bu medya sirki, azgınlıkta, Pompei’in son günlerini andırıyor.
Rivayetlere göre;
Orada, kendi rüzgârına kapılmış bir cemaat azdıkça azıyor, hiçbir sınır tanımıyordu.
Acı son, Vezüv Yanardağı’ndan kızgın kül bulutu ve lavlarla geldiğinde de taş kesilmişlerdi.
‘Sapkınlık nedir?’ diye sorsanız, ‘Belli bir anda taşlaşan Pompei’dir’ derim.
Azgınlık mefhumunun soyut bir düşünceden çıkıp, lav ve külden bedenlerde somutlaştığı şehir...
Pompei kalıntıları, gözümüze sokulan bir suçüstü müzesi gibidir.
***
Mesleğin namusuna karşı en büyük suçlar işleniyor.
Gün geçmiyor ki fikir, hunhar cinayetlerin kurbanı olmasın.
Tekrar tekrar, taammüden yaşadığımız bir vahşet...
O anlardan birini gördüm ben.
Fikir katiliyle fikir sahibi aynı saftaydı.
Ama o sahneyi tasvir etmek de istemem.
En iyisi, size şu kadarını söylemek:
Tanrı-yazarı öldürme süreci, içini boşaltıp yazarı maskaralaştırıyordu.
Katledilen fikirdi yani, gördüm cinayet anlarından birini.
Korkarım ki, bu gidişle kötü sona yaklaşıyoruz.
Cezamız da fikirsiz, düşüncesiz bedenlere dönüşmek olacak.
O gün gazeteler artık okunmaktan çıkıp, bir sirk gösterisi gibi aval aval seyredilir olacak.

AKİF BEKİ/RADİKAL

Hiç yorum yok: