3 Mayıs 2010 Pazartesi

Hayk Kirakosyan


Ülkemizin en önemli görüntü yönetmenlerinden Hayk Kirakosyan Plato Meslek Yüksek okulunda dersler vermeye başladı.

Daniel Garcia Andujar - Postkapital Arşiv 1989-2001


Sergi; Plato Meslek Yüksekokulu, Riva Egitim Kültür ve Sanat Vakfi ile Ispanya Disisleri Kültür Kurulusu (SEACEX) tarafindan ve Ispanyol Büyükelçiligi-Ankara ile Cervantes Enstitüsü-Istanbul destegiyle düzenlenmistir.

21Nisan-27Haziran 2010 tarihleri arasinda sergiyi gezebilirsiniz.

Proje, esit ölçekte, bir multimedya instalasyonu, sahne sunumu, açik veri tabani ve atölye çalismasi olarak tasarlanmistir ve sanatçinin geçtigimiz 10 yil içerisinde Internet’ten derledigi 250.000’in üzerinde belgeden (metinler, isitsel dosyalar, videolar vs.) olusmaktadir.


Postkapital, geride biraktigimiz 20 yillik zaman diliminde, dünya genelinde sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel ölçekte yasanan sert degisimi ve bu sürecin 1989’da Berlin Duvari’nin yikilmasi ve 2001 yilindaki 11 Eylül saldirilari ile simgelesen enstantanelerini eksen almaktadir. Andujar, Duvar’in yikilmasinin ardindan yasanan gelismeleri post-komünizm degil, post-kapitalizm unsurlari olarak degerlendirmektedir. Bu noktada beliren soru ise kapitalist toplumlarin bir zamanki esdegerlerinin yoklugunda ne ölçüde degistigi ve 1989 ile 2001 olaylarini takip eden küresel siyaset ortaminda baska hangi yeni duvarlarin örüldügüdür.


Kapitalizmin zafer iddialari ile Bati demokrasileri-eski Yugoslavya’daki çatismalarin, Irak’taki savasin ya da daha yakin tarihte ABD’de finansal piyasalarda yasanan dalgalanmalarin gösterdigi üzere, barisi, güveni ve istikrari saglayamamistir. “Postkapital”, 21. yüzyilin karmasik ve çeliskili olgularini, temsili yapi çerçevesinde ele almayi amaçlayan bir çalismadir; prelüdü Andujar tarafindan 1989 ve 2001 olaylari arasindaki zaman dilimi olarak gösterilen bir dönemin degerlendirilmesidir.


Ingilizce bir terim olan “postkapital”, hem finansal sermayeye hem de baskentlere atifta bulunmakta ve bu kapsamda, kapitalist toplumlardaki dönüsümleri ve kent merkezli güçlerinin degisimini arastirmaktadir.


Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçisin önemi, ilk olarak 1989 yilinda Cenevre Arastirma Enstitüsü (CERN) tarafindan saptanmistir. Bu nedenle “Postkapital”, yenik kapitalizmin ütopyalarindan çok, “network”lesmis enformasyon çaginin hem üretip hem de dayattigi, ve yasamin her alanini etkileyen karisikliklar üzerinde durmaktadir.


Günümüzün enformasyon ve depolama odakli medya ortaminda, sanatçinin teorisine göre, bilgi, arsiv ziyareti ile degil, networklesmis arsivlerden yasam araciligi ile edinilmektedir. Bu nedenle de, bilginin yorumlanmasina önemli bir rol düsmektedir. Bu açidan “Postkapital”, arsivlerin birbirleriyle çapraz baglantilar kurdugu açik bir modeldir; kullanisli ve uygulanabilir oldugu kadar mecazidir de...

Iris Dressler (Almanca-Ingilizce çeviri: Dawn Michelle D’Atri)



Türkiye 80’lerin basinda neo-liberal ekonomiye geçmesiyle birlikte çok hizli bir sekilde, çok büyük sosyal, siyasi, kültürel degisimlere sahne oldu. Biz herseyi birebir yasarken, ne bu degisimlerin kaydini tutabildik, ne de hizinin farkina varabildik. Hayatimizi dönüstüren bu degisikliklerin arkasinda yatan sebepleri, bize olan etkilerini sorgulamaya firsat vermeyen bu hizi yavaslatmak, görsel bir veriye dönüstürmek, hayatimizda olup bitenleri anlamak için, atladigimiz bir çok detayla tekrar yüzlesmemizi saglayacaktir.

Postkapital, geride biraktigimiz 20 yillik zaman diliminde, dünya genelinde sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel ölçekte yasanan sert degisimi ve bu sürecin 1989'da Berlin Duvari’nin yikilmasi ve 2001 yilindaki 11 Eylül saldirilari ile simgelesen enstantanelerini eksen almaktadir. Andújar, Duvar’in yikilmasinin ardindan yasanan gelismeleri post-komünizm degil, post-kapitalizm unsurlari olarak degerlendirmektedir. Bu noktada beliren soru ise kapitalist toplumlarin bir zamanki esdegerlerinin yoklugunda ne ölçüde degistigi ve 1989 ile 2001 olaylarini takip eden küresel siyaset ortaminda baska hangi yeni duvarlarin örüldügüdür.

Ingilizce bir terim olan “postkapital”, hem finansal sermayeye hem de baskentlere atifta bulunmakta ve bu kapsamda, kapitalist toplumlardaki dönüsümleri ve kent merkezli güçlerinin degisimini arastirmaktadir.*

Bugün, medya bizim için takip edilemez bir hizda ve miktarda imgeler topluyor ve dagitiyor. Bu imgeler tarafindan çevrilmis durumdayiz ve her zamankinden de fazla, bütün iletisim teknolojileri –geç kapitalizmin etkili aygitlari olarak– büyük ölçütlerdeki imge ataklariyla yasamimiza karisiyorlar. Ancak, yine ayni kaynaklarin bize ögrettigine göre herhangi bir imgenin anlami, baglamina göre degisir. Bizim için yaratilmis olan sadece imgeler degil, ayni zamanda ideolojiler ve imgelerin ardindaki gerçeklerdir.

Bu açidan “Postcapital”, Daniel García Andújar tarafindan gelistirilmis olan arsiv ironik bir sekilde sorgulayicidir, algimizdaki ve açiklamalarimizdaki siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal ve hatta teknolojik sartlari ve gerçeklerdeki atlamalari ortaya çikararak ayni silahla vurur. Böylece, Andújar, bilissel mekanizmalarimizi dizinler. Andújar’in projesi, genis ve kaotik bir yiginin medyatize edilmis imgeleri arasinda akla yatkin baglantilar kurmaya çalisir. Amaci, izleyiciye/kullaniciya on yillik farkli zaman dilimlerinin belirli dönemlerindeki olaylar arasinda, çok yönlü baglar yoluyla iliski kurmaya yardim eden bir sistem olusturmaktir.

Basak Senova

*Dressler, Iris. “Postkapital. Arsiv 1989-2001”. Lapses/*3. Ed. Basak Senova. (Almanca-Ingilizce çeviri: Dawn Michelle d’Atri Dawn, Ingilizce- Türkçe çeviri: : Nusin Odelli) Birinici Baski. IKSV. Istanbul, s.134-136. ISBN: 978-975-7363-77-

Fowles üzerine

Hikayeci, şair ve denemeci olan İngiliz romancı 1926’ da doğdu. Fowles, mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren romanlarıyla yüzyılın önemli yazarları arasına girmiştir.

Gerilim romanı, Viktoryen romanı, ortaçağ öyküsü ve otobiyografi gibi geleneksel düzyazı biçimleriyle deneyler yapmış, bu biçimler aracılığıyla yirminci yüzyıl sanatını ve toplumunu yorumlamıştır. Fowles, karmaşık durumlar ve efsane, sanat ve tarihten alınma unsurlarla dolu sahneler yaratan, anıştırma ve betimleme tekniklerini sık kullanan bir yazardır. Romanların anlatı yapısı güçlü, karakterleri canlı, inandırıcıdır. Bu karakterlerin çoğu toplumun genel geçer kurallarının dışında yaşar; romanların dramatik gerilimi bu karakterlerin kendilerini yeniden değerlendirmelerini gerektiren can alıcı dönüm noktalarına ulaşmalarıyla sağlanır. Fowles’ın kadın kahramanları zeki ve bağımsızdır; erkek kahramanlar ise hayatlarındaki bulmacalara yanıt arayan genellikle kararsız ve yalıtılmış durumdadırlar. Çoğu zaman aradıkları basit çözümleri bulamadıkları gibi arayışları esrarın daha da artması ile sonuçlanır. Fowles, her şeyi bilen Tanrı yazar rolünü rededer; bu tavrı, romanlarına okuru tatmin edecek sonuçlar yazmayı reddetmeyi de içerdiği gibi, bazı okurlarını da kızdırmıştır. Oysa Fowles, yarattığı kahramanları kendi sınırları içinde seçme ve davranma özgürlüğü tanımanın yazar sorumluluğunun gereği olduğuna inanır. Bu uygulama, Fowles’ın iradesini ve bağımsız düşüncelerini kullanarak topluma uyum göstermeye direnen ve böylece şansın hayatı üzerindeki etkisini sınırlayan “sahici” insan anlayışına koşuttur.

1968 yılından itibaren Fowles, İngiltere’nin güneyinde, küçük bir liman kasabası olan Lyme Regis’te yaşadı. Yaşadığı yerin yerel tarihine duyduğu ilgiden dolayı 1979’da Lyme Regis Müzesi’nin kuratörlüğüne atandı. 5 Kasım 2005'te öldü.
Yukarı



ABANOZ KULE
Çağdaş İngiliz edebiyatının en tartışmalı adlarından Fowles’u, varoluşçu deneyim ve aşk üçgeninin damıttığı yoğun bir uzun hikayesiyle sunuyoruz. Kitap, cinsel tutku ve sosyal görev, kutsal ve lanetli, soyutlama ve empati, romans ve gerçek gibi karşıt ve tamamlayıcı duyguların karmaşası, imgelerin yoğunluğu ve büyüleyiciliği ile yüreğe dokunan bir baş eser.
Çeviri : Münir H. Göle
İletişim Yayınları

FRANSIZ TEĞMENİN KADINI
İngiliz edebiyatının yaşayan belki de en büyük ustası olan John Fowles, anlatı kurmaktaki mahreti, çarpıcı üslubu ve deneyciliğiyle dikkati çeken bir yazar. Hiç abartmadan yüzyılın en iyi romanları arasında sayabileceğimiz Fransız Teğmenin Kadını'nda bu özellikler mükemmel bir bileşime ulaşıyor. Bir kere olağanüstü başarılı bir atmosfer yaratıyor yazar, Viktorya döneminde yaşamının en anlama geldiğini bütün netliğiyle ortaya seriyor. Sonra eşine az rastlanır bir gizem yaratıyor, kitap bittiğinde bile gizeminden bir şey kaybetmeyen bir gizem bu. Ve nihayet bilgeliğine sizi hemen ikna eden bilge ve son derece zeki bir denemeci üslubuyla varoluşculuğun "sahicilik" ve özgürlük arayan insan soyutlanmasını ete kemiğe büründürüyor, ama tanrı anlatıcı rolünü de sorgulamaktan geri kalmıyor.

Fowles dünya tarihinin en tutucu dönemlerinden biri olan, her şeyin ve özellikle de edebiyatın sıkı kurallara ve "görev" bilincine bağlı olduğu Viktorya çağından aykırı bir aşk öyküsüyle sesleniyor okura. Roman başarısını büyük ölçüde nefis diyaloglarına ve iki karakter arasındaki gerilime borçlu. Kadınların "görev"lerinin boyun eğme ve çocuk yapmayla sınırlı olduğu bir dönemde, romanın kadın kahramanı Sarah, inanılmaz sezgi gücü, özgürlüğe olan tutkusu ve estetik olana duyduğu sevgiyle hemen romanın çekim merkezine yerleşiyor. Toplumsal kodları umursamaksızın sevmek neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan kaçınmayan özgür bir kadın Sarah. Erkek kahraman Charles ise görmüş geçirmiş bir aristokrat, ama görmüş geçirmişlikte bir aristoktrattan beklenenler arasıdnaki dengeyi tutturmakta zorlanan biri. Sarah'yla tanıştıktan sonr bu bıçak sırtındaki denge darmadağın olur. Charles, çağının toplumsal statüsünün, eş dost çevresinin talepleri ile yolu aşktan geçen Aşkınlık ve Sahicilik, tek kelimeyle Özgürlük arayışı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır...

Roman okumanın benzersiz hazzından haberdar olanlar, Nabokov'un deyimiyle "belkemiğini titreten" kitaplar okumayı özleyenler ve sahici bir aşk yolculuğuna çıkmak isteyenler için...
Çeviri : Aslı Biçen
Ayrıntı Yayınları
On-line Satın Alabilirsiniz:
kitapyurdu.com http://www.kitapyurdu.com



ARISTOS YAŞAM ÜZERİNE NOTLAR
Aristos başlığını taşıyan deneme kitabında "yaşam" üzerine tuttuğu notları bir araya getiriyor. Kitabın temel esin kaynağı, MÖ 5. yüzyılda, kendi ülkemizin topraklarında, Efes'te yaşamış olan filozof Herakleitos'un günümüze ulaşan notları. Kitaba ana başlığını veren "aristos" sözcüğü, Yunancada "en yüksek derecede iyi, türünün en iyi ya da en mükemmeli olan bir insan ya da nesne", anlamına geliyor. Fowles'a göre, aristos'u tümüyle barındıran hiçbir kurum yoktur; hiçbir ülke, hiçbir sınıf, hiçbir kilise, hiçbir siyasal parti.

Fowles, kitabında insan özgürlüğünün kendini ortaya koyduğu çeşitli biçimleri irdeliyor ve bu arada, sözgelimi "nemo" gibi, Freud kökenli gölgede kalmış kimi kavramları da, yeni bir boyut -siyasal boyut- katarak geliştiriyor. Fowles'a göre, sanatın kılgısı ve deneyimi, insan için özel değeri onun gerçekliğe bilimden daha yakın olmasıdır. Sanatın en iyi ele geçirdiği şey zamandır. Bir başka deyişle, insan hayatının boşunalığının, gelip geçiciliğinin asli duygusu olan nemo en iyi "sanat" aracılığıyla ortadan kaldırılmış olur.

Fowles bu temel kavramlar çerçevesi içinde; Hıristiyanlık, Lamacılık gibi dinlerin; hümanizm, varoluşçuluk, sosyalizm gibi önemli düşünce akımlarının ya da faşizm gibi bir sosyal hareketin temel görüşlerine tekrar tekrar değinerek günümüze damgasını vurmuş olan materyalist kültürle derinlikli bir hesaplaşmaya girişiyor ve kültürümüzün temellerini enine boyuna sorguluyor. İlk bakışta belki biraz kötümser, ama son derece çarpıcı ve güçlü bir sorgulama bu.

Aristos, bizlere büyük romancı Fowles'ın düşünce dünyasının derinliğini göstermekle kalmayıp geniş hayal dünyasına ilişkin kimi ipuçlarını da veriyor; sırf bu nedenle bile Fowles'ın kurmaca yapıtlarıyla tanışık olanların asla kayıtsız kalmamaları gereken bir yapıt...
Çeviri : Serdar Rifat Kırkoğlu
Ayrıntı Yayınları
On-line Satın Alabilirsiniz:
kitapyurdu.com http://www.kitapyurdu.com



KOLEKSİYONCU
Koleksiyoncu, İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından John Fowles'un, birçok yayınevinden geri çevrilme talihsizliğini yaşayan; ama yayımlandığında kendisine bugünkü ününü getiren ilk romanı. Fransız Teğmenin Kadını, Yaratık, Mantissa ve Büyücü gibi başyapıtların habercisi...

Koleksiyoncu, bir kelebek koleksiyoncusuyla, aşık olarak kaçırıp zindana kapattığı bir resim öğrencisi arasındaki "mecburi" ilişkinin romanıdır görünürde. Ama Fowles'un olağanüstü üslubu ve ustalığıyla, bu ilişki, başka birçok ilişkiye de gönderme yapmakta, ahlaki kaygılarla baskı altına aldığımız yabanıl doğallığımız içinde, aslında neyi nereye kadar haklı ve geçerli bulabileceğimiz gerçekliğiyle bizi yüzleştirmektedir.

Farklı yolculuklara açık bir kurgusu olan bu roman, sadece kendimize göre haklı olan bir tutku adına yapabileceklerimizin ikna edici ve masum bir anlatısı olarak okunabileceği gibi, içimizdeki "iktidar" ve "teslim olma" isteğinin hangi şartlarda ortaya çıkabileceğinin anlatısı olarak da okunabilir. Ya da iki ayrı sosyal tabakanın birbirine yakınlaşma çabalarının, aslında alt sınıfın üst sınıfa yaranma, üst sınıfın ise öğretmenlik kisvesine bürünerek "yığınları" mümkün olduğunda kendisinden uzak tutma kaygısından başka bir şey olmadığının çarpıcı bir anlatısı olarak da yorumlanabilir.

Sadece bir psikolojik gerilim romanı olarak okunduğunda bile inanılmaz tatlar alacağınız Koleksiyoncu, bunun ötesine geçmekten ve kendi karanlıklarıyla yüzleşmekten korkmayanlara... Ya da Fowles'un dediği gibi "Her insan kendisi için bir giz olmalıdır" sözüne inananlar için.
Çeviri : Münir H. Göle Ayrıntı Yayınları
On-line Satın Alabilirsiniz:
kitapyurdu.com http://www.kitapyurdu.com



MANTISSA
Yazar ile esin perisi arasındaki çapraşık ama aynı zamanda şiddet ve sevecenlik dolu o kadim ilişkiyi anlatıyor Mantissa'da Fowles. Perinin sanatçıyla ilişkisi yoğun bir tensellikle donanmış olsa da, var olan yaşantı çok daha karmaşık bir duygusal gelgite dönüşüyor. Fransız Teğmenin Kadını, Yaratık ve Büyücü gibi başyapıtları arasında sayılabilecek bu romanında Fowles alaycı ve acımasız bakışını bir fener gibi okurun gözüne tutarken sorular soruyor, sorduruyor. Yazar esinini alıp edebi bir forma dönüştürürken periye ödenen bedel nedir gerçekte?

John Fowles, Mantissa'da ördüğü "ince ama güçlü ağ"da edebiyat, aşk ve erotizmi farklı düzlemlerde karşı karşıya getirirken okuru düşündürdğü gibi, eğlendirmeyi de elden bırakmıyor.

Bir hastane odasında yatan romancı Miles Green hafızasını yitirmiştir. Esin perisi Erato ise sırayla sevecen bir doktor; onu anti-feminist, burjuva elitisti olmakla eleştirip "edebi suçları"nı sayan bir punk; bir geyşa; otoriter bir roman perisi olarak sahneye çıkar Green'in yarı bulanık dünyasında. Tenin ve sözün çarpıcı diyaloglarının egemen olduğu bu fantastik kurguda gerçekliğin ve yaratıcılığın doğasını, sanatın yabancılaşmasını, günümüzde edebiyatın giderek kendine dönük bir üsluba geçişini, kadın-erkek ilişkilerini ve yaşam-sanat ekseninin bileşik kaplarında değişen dengeyi, Fowles'in zekice gözlemleriyle izleriz. Miles Green sonunda, kendine şu soruyu sorar: "Kadınlarla, gerçeklik batağında mücadele edersen, başka bir deyişle laf yarışına girersen, her zaman kaybedersin. (...) Acaba kadınlar, sırf intikam almak, kendilerinden daha iyi olan erkeklerin kafasını karıştırmak, dikkatini dağıtmak, hayati önem taşıyan entelektüel istek ve özlerini mantissalar için boşa harcatmak amacıyla mı edebiyatı icat ettiler?" Ne dersiniz?
Çeviri : Aysun Babacan
Ayrıntı Yayınları
On-line Satın Alabilirsiniz:
kitapyurdu.com http://www.kitapyurdu.com



Yukarı

BÜYÜCÜ
Nicholas'ın dertleri, kız arkadaşı Alison'u terk edip bir Yunan adasında İngilizce öğretmenliği görevini kabul etmesiyle başlar. Orada Büyücü'nün, Conchis'in ağına düşer. Böylece başlayan olağandışı tanrı oyunu, sorumsuz delikanlıya ahlaksız geçmişinin sonuçlarını öğretmek için hazırlanmıştır. Conchis öğrencisini bir gerçek yaşam oyununda düğümler ve duygularını çok çekici ikiz kardeşler June ve Julie aracılığıyla karıştırarak büyüsüne kaptırdığında, Büyücü onu yaşamını yeniden kurmaya zorlar. Oyun, insan bilinçaltına olağanüstü bir yolculuğa dönüşür. Nicholas'ın oyundan kurtulabilmesi için kendi taktığı maskeleri dış dünyaya yansıttığının bilincine varması, gerçekle kurguyu birbirlerinden ayırabilmesi, yanılsamalarını yıkıp gerçeği bulgulaması, aşkı ve cinselliği öğrenmesi, özgürlüğünü anlaması gerekmektedir. Bunun için de yolunu yitirmeli, yeniden, yeni bir dünyada bulmalıdır.

Çeviri: Münir H. Göle
Afa Yayınları
Yukarı

YARATIK
Yaratık, günümüz İngiliz edebiyatının en ilginç ve en çarpıcı gerilim romanlarından biri. Tıpkı Dostoyevski'nin romanlarında olduğu gibi, insanı saran paradokslarla dolu etki bir derinliğe, ama aynı zamanda da, Fowles'ın virtüözlük düzeyindeki hikaye anlatma tekniğinden kaynaklanan soluk kesici bir sürükleyicilğe sahip.

Yazarın zihninde aralıklarla beliren ve gitgide vücut kazanan, tuhaf bir imgedir anlatılan. Soğuk, karanlık bir ilkbahar gününde, sonsuz kıraç toprakların ufuk çizgisinde yol alan küçük bir atlı kafile imgesi.. gizemli bir kadının da dahil olduğu yolculuğu.. ve yolun sonundaki beklenmedik ölümün ardından gelen sorgulama... Sıradan bir polisiye olayın ötesine uzanıp metafizik boyutlara erişen ve bilimkurgusal tınılar da taşıyan girift bir anlatı.

Çeviri: Serdar Rifat Kırkoğlu
Ayrıntı Yayınları
Yukarı

WEB KAYNAKLARI :
http://www.ayrintiyayinlari.com
Yukarı





( Koleksiyoncu )

" “Kimi zamanlar umudumu bütünüyle yitiriyorum. Kimse hala yaşadığımı bilmiyor. Şimdiye kadar öldüğüme inanmışlardır. Gerçek durum bu. Bir de burada yatağa oturupkurudğum gelecekle ilgili konumlar var: Bir erkeğe duyduğum büyük aşk; yarım yamalak sevemeyeceğimi biliyorum, içimde sevme gücünün olduğunu biliyorum, kendimi bütünüyle vereceğim, yüreğimi ve bedenimi ve zihnimi ve ruhumu; tüm bunları beni aldatacağını hissettiğim G.P. gibi bir aşağılık bir herifin uğruna harcayacağım. Onunla birlikte yaşadığımı kurduğum hayallerde başlangıçta her şey yumuşak ve usa yatkın, ama gerçeğin böyle olmayacağını biliyorum. Tutku ve şiddet dolu olacak. Kıskançlık. Umutsuzluk. Acılık. İçimde bir şeyler ölecek. O da acı çekecek.

Beni gerçekten sevseydi yanından uzaklaştırmazdı.

Beni gerçekten sevseydi yanından uzaklaştırması gerekirdi.” "

Basım Yayın Teknolojileri bölümü Plato Meslek Yüksek Okulu

Bu program basım ve yayın alanında yeni teknolojileri kullanma becerisine sahip mezunlar yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Öğrencilerimiz sektörün İhtiyaç duyduğu baskı öncesi grafik tasarım ve diğer alanlarda beceri kazanmanın yanı sıra tüm baskı ve yayım süreçlerine hakim, nitelikli bireyler olarak iş yaşamına katılacaktır.
Programda, teorik ve uygulamalı olarak basım ve yayın teknolojileri, grafik tasarım dersleri yanında temel gazetecilik, iletişime giriş, haber toplama ve yazma, internet gazeteciliği ve web tasarımı gibi dersler verilmektedir. Basın ve yayın sektörü hızla elektronik yayıncılık ve gazeteciliğe yönelmektedir. Böyle bir ortamda İnternet yayıncılığı da ders programlan içinde yer almakta ve öğrenciler elektronik yayıncılık konusunda da yetkinlik sahibi olmaktadır.

Nerede Çalışabilirim?

Bu program mezunları baskı ve yayın kuruluşlarında gazetelerin, dergilerin, radyo ve televizyonların internet ünitelerinde, haber ajansları ve reklam şirketleri İle medya ve yapım şirketlerinde çalışma olanağına sahip olabileceklerdir.

UMD - University of Management and Design ile PLATO Meslek Yüksekokulu arasında İşbirliği


Plato Meslek Yüksekokulu ile Kırgızistan Cumhuriyeti’nde bulunan UMD – University of Management and Design ile işbirliği yapıcak.

Danışma, konferans ve proje planlama amaçlı üst düzey personelin kısa dönemli ziyaretleri,
Eğitim, lisansüstü eğitim ve ortak araştırma projelerine katılım amacıyla araştırma ve teknik personelin uzun dönem ziyaretleri,
Lisans, lisansüstü ve doktora öğrencilerinin eğitim, pratik eğitim ve uluslararası programlara katılmak için değişimi ve öğrencilerin yurtdışında edindikleri akademik çalışmaların eşdeğerliliğinin sayılması,
Üniversitelerin bulunduğu ülkelerde yapılacak ziyaretlerin planlanması ve uygulanması aşamasında karşılıklı destek sağlanması,
Ortak araştırma projeleri ve pilot projeler,
Ortak seminer, konferans, atölye ve benzeri toplantıların organizasyonu,
Eğitim ve araştırma amaçlı bilimsel yayınların ve diğer materyallerin değişimi,
Araştırma ve geliştirme alanlarında işbirliği,
Sanat eserlerinin, sergilerinin karşılıklı değişimi.

Meslek Yüksek Okulu tercih ederken; Plato Meslek Yüksek Okulu


Plato'yu seçmeniz için 9 altın neden!
Mezunların kolayca iş bulabileceği sektör odaklı programlar
Okulumuz eğitim alanlarıyla ilgili sanayi, ticaret ve hizmet bölgelerinin kesişme noktasındadır. Sahip olduğumuz felsefe, coğrafi konumumuz ve titizlikle hazırlanmış eğitim programlarımız ögrencilerimize endüstriye dayalı öğrenme ve staj olanakları sağlamaktadır.

Seçilen mesleklerde Türkiye’nin en iyisi olma fırsatı
Okulumuz sıradanlığı değil sıradışılığı hedeflemektedir. Ögrencilerimiz zirveye tırmanma arzusu, bilinci ve kapasitesi ile yetiştirilmektedir.


Tematik ve sektöre odaklı eğitim
Plato Meslek Yüksekokulu medya, sanat ve tasarım sektörüne yönelik ilk ve tek Meslek Yüksekokuludur. Okulumuzun tüm programları medya, sanat ve tasarım sektörüne odaklanarak kurulmuştur. Okulumuz gerek eğitim programları gerekse staj imkanları ile sektörün ihtiyacı olan nitelikli elemanların yetiştirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır.

Uluslararası eğitim zinciri üyesi olmanın avantajları
Okulumuza gerek uygulama alanlarından, gerekse akademik ortamdan kaliteli öğretim kadrosu temin edilmiştir. Güzel sanatlar eğitiminde dünyanın en ileri eğitim kuruluşları ile program, öğretim kadrosu ve öğrenci değişimi için işbirlikleri oluşturulmaktadır.

Türkçe ve İngilizce eğitim imkanı
Okulumuzda öğrencilerin istek ve ihtiyaçlarına göre Türkçe veya İngilizce eğitim alma şansı vardır.

İngilizce programlarda uluslararası tanınma ve diploma olanakları
İngilizce eğitim alan öğrencilerimiz, irtibatta olduğumuz yurt dışı okullarda eğitimlerine devam etme imkanına sahip olacaktır.


Burs imkanları
Ögrencilerimizin YGS başarı bursu, tercih bursu, dönem başarı bursu ve eğitime destek burslarından yararlanma olanakları bulunmaktadır.

Sektörle iç içe öğrenme fırsatı/sayısız staj imkanı
Teorik eğitimin yanında iş hayatının içinde edinecekleri deneyimle öğrencilerimiz, kendilerini çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatma fırsat ve ortamına sahip olacaktır.


Lisans tamamlama olanağı
Ögrencilerimiz almış oldukları kaliteli eğitimle dikey geçiş sınavlarında daha başarılı olarak lisans tamamlama yapabilecektir. Okulumuzun yurtdışında lisans tamamlama olanakları da mevcuttur.

Plato'nun Olanakları
Restore edilmiş tarihi binalardan oluşan çağdaş bir şehir yüksekokulu
Spor olanakları ve düzenli sosyal etkinlikler ile keyifli bir ögrencilik hayatı
Sektör ile iç içe uygulama alanları
Gelişmiş teknolojik altyapı, kampüste tüm ögrencilere 7/24 kablosuz internet bağlantısı
İstanbul’un kalbi olan tarihi yarımada da, Haliç’in kıyısında, surların içinde

Pratik Staj Olanakları ve iş imkânları

Staj yeri bulmada destek ve danışmanlık
Daha uzun süreli veya daha fazla sayıda staj ile ilgilenilen sektörleri tanıma fırsatı
Yarı zamanlı iş imkânları
Mezuniyet sonrası iş imkânları
Konaklama - Yemek

Han Ögrenci Evlerinde Plato’ya özel imkânlar
Modern kafeterya ve kafe olanakları

Ulaşım

Çok alternatifli, hızlı ve ucuz toplu taşıma
Kara ve deniz yolu ile ulaşım
Ögrenci evlerinden tüm kampüslere ring servis

Plato Meslek Yüksek Okulu ve Balat


Plato Meslek Yüksekokulu, İstanbul'un en eski yerleşim bölgesi Balat’ta kendisine ait tarihi mekanlarda hizmet vermeye devam ediyor. Plato Meslek Yüksekokulu sanat, medya ve tasarım dünyasına nitelikli bireyler yetiştirecek.


Deneyimli öğretim üyeleri aracılığı ile eğitim verilecek olan Plato’da, öğrenciler pratik staj olanaklarına sahip olurken iş imkanı da elde edebilecekler. Uygulamalı eğitimin verileceği okulda, amaç kreatif yanı güçlü insan kaynağı yetiştirmek.

Sanatçı, işadamı ve akademisyenler tarafından kurulan PLATO, yeni yönetimle Balat’ın kentsel dönüşümüne de önemli bir katma değer sağlayacak.

Plato’da, öğrencilerin mesleki yaşantılarında fark yaratacak becerileri elde etmeleri amaçlanıyor. Teori ve teknolojinin en iyi şekilde kullanılmasının planlandığı okulda öğrencilerin yaklaşım tarzları da zenginleşecek.

Öğrenme ortamını birinci sınıf olanaklar, yetkin akademik kadro, uluslararası işbirliği ağı ve mesleki ilişkiler ile zenginleştiren Plato, öğrencilerine sanat ve iş dünyasının seçkin temsilcileriyle bir arada olma fırsatı da sunacak.

Plato Meslek Yüksekokulu’nda eğitim - öğretim programları oluşturulurken mevcut ihtiyaçlar ve potansiyel gelişimler dikkate alınarak piyasa geçerliliği olan programlar öncelikli olarak seçilmiş. Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Fotoğrafçılık ve Kameramanlık, Radyo ve Televizyon, Basım ve Yayın Teknolojileri gibi devam eden programlara yeni bölümler de eklenecek. Bu yeniliklerin başında ise, Grafik Tasarım, Görsel İletişim, Mimari Restorasyon ve Çocuk Gelişimi bulunuyor.

Plato’nun en iddialı olduğu konu ise öğrencisini, bilginin değer kazandığı uygulama sürecine dahil etmesi. Öğrencilerin staj imkanı yaratmakta zorlanması ve iş fırsatlarını yakalayamaması ile ilgili sıkıntıların farkında olduklarını belirten Plato Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Atilla Yayla işin en kritik noktasına çözüm getirdiklerini belirtiyor. Bu engeli ortadan kaldıran Plato, öğrencilerine sağladığı uygulama fırsatları ile deneyimli meslek sahipleri yetiştireceklerine inanıyor.

UNESCO projesine destek olarak restorasyon projeleri arasında yer alan tarihi binalar Plato MYO eğitim birimleri olarak hizmet verecek.

Plato Meslek Yüksekokulu, semte getireceği enerjiyle Balat'ı İstanbul'un kemikleşmiş kültür sanat haritasının dışına çıkarmayı ve sanat / tasarım eğitimi ile kültürel etkinliklerin alternatif merkezlerinden biri haline getirmeyi amaçlıyor.

RIVA NETWORK
Plato Meslek Yükekokulu küresel bir eğitim ağının üyesidir. Bu ağ içerisinde yer alan Kırgızistan'daki University of Management and Design (UMD) ve takip edecek başka uluslararası eğitim kurumları ile gerçekleştirilen paralel çalışmalar, öğrencilerin ve öğretim elemanlarının sürekli değişimini sağlayacaktır.

Ulusal ve uluslar arası düzeyde kalite güvence sistemlerinin gereklerini yerine getirmek yanında kurumsal bir kalite güvence mekanizması oluşturmak da vakfın politikaları arasındadır.
PLATO; günümüz dünyasında ulusal ve evrensel değerleri sentezleyen, yaşadığımız çağın ve bilgi toplumunun beklentilerine yanıt verebilecek, bilinçli ve uygar bireyler yetiştirmeyi amaç edinen, demokratik ve özgürlükçü, her türlü bilimsel, kültürel, sanatsal ve sosyal yeniliğe açık, araştıran, üreten ve yaratan insanlar yetiştirecek nitelikte bir kurum olma özelliğini taşımaktadır.