19 Haziran 2009 Cuma

İdeolojinin Yüce Nesnesi

Slavoj Zizek

İdeolojinin Yüce Nesnesi

Özgün adı: The Sublime Object of Ideology

Çeviri: Tuncay Birkan
Yayına Hazırlayan: Bülent Somay
Kapak Resmi: Max Ernst
Kapak Tasarımı: Semih Sökmen, Emine Bora

Kitabın Baskıları:
İlk Basım: Ocak 2002
3. Basım: Ağustos 2008



Kant’ı Sade’la, Hegel’i Lacan’la, Marx’ı Freud’la, Lacan’ı Hitchcock’la: Zizek, İdeolojinin Yüce Nesnesi ile başlayan eserlerinin bütününde, “metinlerarası” okumanın devrimci, altüst edici gücünü sergiliyor. Hegel’in diyalektiği icat eden ama idealist bir filozof olmanın ötesine gidemeyen, “modası geçmiş” bir düşünür olmadığını onu böyle Lacan ile birlikte okuduğumuzda anlıyoruz. Marx’ın eserinin politik iktisattan ibaret olmadığını, psikanalize ışık tutan, hatta onu var kılan “semptom” kavramını Marx'ın icat etmiş olduğunu da gene Lacan’dan öğreniyoruz. “Anlaşılmazlığıyla”, dil oyunlarına gömülmüşlüğüyle ünlü Lacan’ı “popüler” Hollywood filmleriyle bir arada okuduğumuzda, esrar perdesi kalkıyor birden. “Ahlakçı” Kant, sapkınlığın düşünürü Sade ile birlikte yeni bir anlam kazanıyor. Freud Marx’a ışık tutuyor, Amerikan karton filmleri de Sade’a. Ve hepsi birden içinde yaşadığımız çağı biraz da olsa anlamlandırmamıza yarayabilecek, neyi, nasıl, niçin değiştirebileceğimize dair ipuçları veriyorlar elimize.


İÇİNDEKİLER


Özsöz, Ernesto Laclau
Teşekkürler
Giriş

I. Semptom
1. Marx Semptomu Nasıl İcat Etti?
2. Semptomdan Sinthome'a
II. Öteki'deki Eksik
3. "Che Vuoi?"
4. Yalnızca İki Kere Ölünür
III. Özne
5. Gerçek'in Hangi Öznesi?
6. "Sadece Töz Olarak Değil, Özne Olarak da"

Sözlük
Kaynakça


OKUMA PARÇASI


Ernesto Laclau, Önsöz, s. 7-13

Bütün büyük düşünce gelenekleri gibi, Lacancı psikanalitik teori de çeşitli yönlerde etkiler yaratmıştır. Bu aydınlatıcı etkiler, söz konusu teoriyi kapalı ve sistematik bir teorik bütünden çok, birbirinden epey farklı düşünce akımlarını besleyen dağınık bir esin kaynağı olarak sunma eğilimi göstermiştir. Nitekim Lacan'ın alımlanma biçimi ülkeden ülkeye değişmiştir; her bir ortam kendisi de uzun bir zaman dilimi içinde kayda değer dönüşümlerden geçmiş bir teorik çalışma gövdesinin farklı veçhelerini vurgulamıştır. Fransa'da ve genelde Latin ülkelerinde Lacan daha çok klinik bir etki yaratmış, dolayısıyla bu etki psikanaliz pratiğiyle yakından bağlantılı olmuştur. Bunun en önemli veçhesi de psikanalistlerin bu anlayışa uygun bir biçimde örgütlenmiş olan kurumlarda –önce L'école freudienne de Paris, sonra da L'école de la cause freudienne'de– gördükleri mesleki eğitim olmuştur. Bu, Lacancı teorinin kültürel etkisinin daha geniş çevrelere –edebiyata, felsefeye, film teorisine, vb.– uzanmadığı anlamına değil, bu uzantılara rağmen klinik ... Devamını okumak için bkz.


Giriş, s. 17-24

Habermas'ın özel olarak "postyapısalcılık" denilen meseleyi ele aldığı Der philosophische Diskurs der Moderne (Habermas 1985) kitabında, Lacan'ın adıyla ilgili tuhaf bir ayrıntı var: Bu addan sadece beş kere ve hepsinde de başka adlarla birlikte söz ediliyor. (Beş örneğin beşini de aktaralım: s. 70: "von Hegel und Marx bis Nietzsche und Heidegger, von Bataille und Lacan bis Foucault und Derrida"; s. 120: "Bataille, Lacan und Foucault"; s. 311: "mit Lévi-Strauss und Lacan"; s. 313: "den zeitgenössischen Strukturalismus, die Ethnologie von Lévi-Strauss und die Lacanische Psychoanalyse"; s. 359: "von Freud oder C. G. Jung, von Lacan oder Lévi-Strauss".) Demek ki Lacancı teori özgül bir kendilik olarak algılanmıyor; Laclau ile Mouffe'un terimini kullanacak olursak, her zaman bir eşdeğerlikler dizisi içinde eklemleniyor. Bataille, Derrida ve öncelikle de Habermas'ın gerçek muhatabı olan Foucault'ya ilişkin upuzun tartışmalara yer veren bir kitapta Lacan'la doğrudan doğruya hesaplaşmak niye böyle reddediliyor ... Devamını okumak için bkz.


ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER


Behçet Çelik , “İdeolojinin Yüce Nesnesi”, Virgül, Sayı 50, Nisan 2002

Slavoj Zizek’in yazıları bir süredir dergilerde yayımlanıyordu. Bu kez önemli kitaplarından birisi yayımlandı. Zizek, Lacan’cı kategorileri esas itibariyle felsefi ve siyasi bir düşünme tarzı içinde kullanan Slovenya Lacan okuluna mensup. İdeolojinin Yüce Nesnesi’nde Zizek, yanlış bir biçimde “post-yapısalcı” olarak gösterilen Lacan’ın rasyonalist miras ve Aydınlanma düşünce içerisindeki yerini değerlendiriyor. Hegel, Marx ve Freud gibi düşünürlerin yapıtlarıyla karşılaştırarak Lacan’ın kavramlarının ideoloji teorisindeki yerini araştırıyor. Bu arada, daha çok “idealist ve monist” olarak değerlendirilen Hegel’i de Lacan’cı psikanaliz temelinde ... Devamını okumak için bkz.


Emre Ayvaz, "İdeoloji: Yakamızı Bırakmayan Hayalet", Akşam-lık, 7 Haziran 2002

... Etimoloji aslında çok daha eskilere uzanan, ama asıl önemli ve tartışmalı anlam yükünü Karl Marx'ın metinlerinde kazanan, Marksist literatürün üzerine oturduğu temel tartışma alanlarından birini oluşturan, ve işlevini, anlamını ve geçerliliğini günümüze taşıyıp taşımadığı hâlâ tartışma konusu olan bir kelime üzerinde dönüyor her şey: İDEOLOJİ. Marx'ın metinlerinde değişik suretlerle sık sık karşımıza çıkan, Althusser tarafından bililnce ilişkin bir durumun adı olmaktan çıkarılıp insanın maddi pratiklerine iliştirilen, Mannheim'ın "ütopya" kavramıyla yan yana koyduğu, Adorno'nun "kavramın nesnesiyle özdeşleştirilmesi" ve "farklılıkların ortadan kalkması" şeklinde formüle edip yaftaladığı, ...
Emre Ayvaz, "İdeoloji: Yakamızı Bırakmayan Hayalet", Akşam-lık, 7 Haziran 2002

... Etimoloji aslında çok daha eskilere uzanan, ama asıl önemli ve tartışmalı anlam yükünü Karl Marx'ın metinlerinde kazanan, Marksist literatürün üzerine oturduğu temel tartışma alanlarından birini oluşturan, ve işlevini, anlamını ve geçerliliğini günümüze taşıyıp taşımadığı hâlâ tartışma konusu olan bir kelime üzerinde dönüyor her şey: İDEOLOJİ. Marx'ın metinlerinde değişik suretlerle sık sık karşımıza çıkan, Althusser tarafından bililnce ilişkin bir durumun adı olmaktan çıkarılıp insanın maddi pratiklerine iliştirilen, Mannheim'ın "ütopya" kavramıyla yan yana koyduğu, Adorno'nun "kavramın nesnesiyle özdeşleştirilmesi" ve "farklılıkların ortadan kalkması" şeklinde formüle edip yaftaladığı, Habermas'ta "sistematik olarak tahrif edilen iletişim" şeklinde tekrar ortaya çıkan, Foucault'nun işlevsizleştiğini, anlamını yitirdiğini söylediği oynak, değişken, ne idüğü hakkında açık bir şey söylenemeyecek bir kavram ideoloji. "Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif" denilebilir bu noktada, fakat ne olursa olsun, ister reddedilsin ister kabul, Zizek'in önemli bir makalesine verdiği isim işin aslını söylüyor bize: "İdeoloji: Yakamızı Bırakmayan Bir Hayalet."
Aslında "ideoloji", kitabın, üzerinde döndüğü temalardan sadece biri. "İdeoloji" tartışmalarına farklı bir niyet ve perspektifle dahil olup, Lacancı psikanalizin söz konusu alana yabancı gibi görünen jargonuyla teorik müdahalelerde bulunan Zizek, "sinizm", "totalitarizm" gibi kavramlar, "yüce nesne", "artı-keyif" gibi Lacancı terimlerle tartışmaya büyük katkılarda bulunurken, bir taraftan da hazmının zorluğuyla bilinen Lacan düşüncesine iyi bir giriş hazırlama ve farklı ve yine Lacancı bir okumayla, uzun süredir haber alınamayan Hegel cephesinde yeni bir şey olup olmadığına bakma amaçlarını da taşıyor kitapta.
Ve Zizek'in, yazdıklarını önemli ve çarpıcı kılan özelliği de, galiba, bütün bunları teorisyen kasılmasıyla yukarılardan bir yerlerden değil de, popüler kültürün, Hollywood filmlerinin, edebiyatın ve fıkraların tam içinden anlatıyor olması. Kitapta adım başı karşınıza çıkan ve bir önceki kafa karıştırıcı paragrafı, içinde yüzdüğü bulutsu belirsizlikten söküp, şiddetle somut "gerçekliğin" –ki büyük harflerle GERÇEK de Zizek'in sık kullandığı kilit önemde bir Lacan terimi– ortasına fırlatan film sahneleri –özellikle ve elbette Hitchcock– ve anlatılana tabir caizse "cuk oturan" nefis fıkra ve anekdotlar, hem kurulmak istenen teorik örgüyü sıkılaştırıyor, hem anlatılanları iyi bir hocanın yapacağı gibi sıkıcı olmayan bir dolulukla önünüze seriyor, hem de bir metnin edebi niteliğinin göstergelerinden biri sayılabilecek o "hah işte tam da bu!" heyecanını okuyucusunda sık sık yaratarak, Zizek'in felsefeciliğinin yanına, bence "yazarlık" sıfatını da ekliyor.
İdeolojinin Yüce Nesnesi çok önemli, farklı ve şaşırtıcı bir kitap. Marx'ın psikanalize önemli bir katkısından söz edilebilir mi, hatta Kafka'dan bir Althusser eleştirisi çıkarılabilir mi? Elcevap: Hem de nasıl.

Hiç yorum yok: