19 Mart 2009 Perşembe

Şantaj gazeteciliği



Çok yıllar önce bir meslek büyüğümüz "Bazı gazeteciler yazdıklarıyla değil, yazmadığı haberlerle zengin olur" demişti. Örnek de vermişti:
"Diyelim ki bir gazete yöneticisi gözüne bir av kestirdi. Avdan kastım ünlü ya da zengin biri. İşadamı, siyasi veya sanatçı. O yönetici bir muhabirini sadece o avını izlemekle görevlendirir. Gece gündüz. Sonunda bir kaçamağını ya da açığını yakalar. Görüntületir. Dosya haline getirir. Sonra avından randevu ister. Buluştuklarında dosyayı uzatır, 'Bakın bir arkadaşımız sizi şöyle yakalamış. Ama müdahale ettim, gazeteye koydurtmadım...' Av minnet borcuyla teşekkür üstüne teşekkür ederken bizimki ekler: 'Sizi dertten kurtardım ama benim başımda öyle bir dert var ki... Hanım ille yeni bir ev (veya araba) diye tutturdu. Sağdan soldan bir miktar para tedarik ettik ama hâlâ epey açık var. Acaba bana şu kadar borç verebilir misiniz?' Avın 'hayır' deme şansı olabilir mi? Ve de verdiği parayı geri istemesi mümkün mü?"
Meslek hayatımız boyunca bu şantaj gazeteciliğinin o kadar çok örneğini duyduk ve gördük ki... Kimileri haberi yayınlayarak, hatta kampanya açarak para veya ilan sızdırdılar. Kimileri de sumen altı ederek haraç veya rüşvet aldılar.

ERDAL ŞAFAK
SABAH GAZETESİ

Hiç yorum yok: