27 Temmuz 2009 Pazartesi

Onurlu Gazetecilik, Önder Balıkçı

"OSCAR Wilde, şöyle
diyor:
"Bir sahnedir yeryüzü ama çok kötüdür, rol
dağılımı. Gazeteciler,olan şeyleri yazarlar,
yalnızca…Ne önemi var, olup bitenlerin? Ancak
kalıcı şeyler ilginçtir, günlük yaşamın
iğrenç olayları değil. Sanatçı
nın amacı, yaratmanı
n sevinci ile yaratmaktır ve bu nedenle
sanatçı, ermişten de kutsal bir yaratıktır."
Yazmak, yazarak üretmek, dünyanın en
zor işlerinden biri, hiç kuşkusuz.
Gazeteci de, aslında bir sanatçıdır. Çünkü,
bir tiyatro oyuncusu gibi O’nun için de
perde, hiçbir zaman kapanmaz. Ne denli
üzüntülü olursa olsun, her gün, ertesi günü
düşünerek, hep üretmek zorundadır, gazeteciler…
Ülkemizde, yazıya adanmış, onurlu bir
yaşam sürmenin ağır bedelini ödersiniz,
sık sık. Hele hele taşrada görev yapan bir
gazeteciyseniz! Gazetecilik mesleğinin
özünde, eleştiri vardır. Ama küçük bir yerde
mesleği sürdürüyorsanız, bir köşeyi
döndüğünüzde, eleştirdiğiniz kişiyle burun
buruna gelme olasılığınız çok yüksektir.
Yaygın basında ise bu olasılık çok düşüktür.
Yerel gazeteciliğin, bol paralı bir meslek
olmadığını, mesleğin içinde bulunanlar, iyi
bilir. Bir gazeteci arkadaşımız, yerel gazeteciyi,
"havası çok, parası yok" diye tanımlayı
nca çok gülmüştük.
1972 yılından beri gazetecilik mesleğinin
içindeyim. Bu süre içinde, Bandırma’da, 32
yılı, GERÇEK GAZETESİ’nin çatısı altında
olmak üzere çeşitli yerel gazetelerde, spor
muhabirliğinden, genel yayın yönetmenli-
ğine, mesleğin birçok dalında hizmet verirken,
zaman zaman TRT dahil, çeşitli haber
ajansı ile İstanbul gazetelerinin Bandırma
muhabirliği ve temsilciliklerini üstlendim.
Gazetecilikte en büyük kazancımı soracak
olursanız, öncelikle meslek ilke ve ahlakı
na uygun hareket etmenin getirdiği
"saygınlık" derim.
Tabii ki, geride bıraktığım bu kadar uzun
meslek yaşamımda, beni çok mutlu kılan
bir diğer olayın da, "sürekli basın kartı"na
ulaşmak olduğunun altını çizmek isterim.
İçinde bulunduğumuz 2009 yılının mart
ayında aldığım "sürekli basın kartı"yla ilgili
olarak, yıllardır üyesi bulunduğum Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti’nin hazırladığı "anı
plaketi"ni de, geride bıraktığımız 24 Temmuz
2009 günü Dolmabahçe Hasbahçe’de,
cemiyetimizin düzenlediği muhteşem "Geleneksel
Gazeteciler Günü" töreninde alma
mutluluğunu yaşadım. Çok önemsediğim
bu plaket, yaşamım boyunca, evimin en güzel
köşesinde yer alacaktır.
Gazetecilikte para çok olmasa da, böylesine
manevi değeri yüksek ödüllerin bulunması
ne kadar güzel!
İyi ki, gazeteci olmuşum."

27 temmuz 2009 tarihli
Bizim Gazete'den"

Hiç yorum yok: