16 Haziran 2009 Salı

Telekomünikasyon Politikaları ve Türkiye

ENFORMASYON



İletişim özgürlüğü açısından düşünülürse, enformasyonun hem düşünce, (bilgi verme) hem de bilmek isteme (bilgi alma) yi içine alacak şekilde geniş kapsamlı olarak tanımlanması zorunlu olmaktadır.[1]

Kitle iletişim araçlarınca gerçekleştirilen bilgi alış verişi düşünceye sevk eden iletişim olarak nitelenmektedir. Aslında düşünceye sevk eden iletişim yoluyla sağlanan bilgi alış verişi, insanların çeşitli bilgiler almasını sağlamakla, bilgileri çoğaltmakla beraber, alıcıları gözlemci duruma düşürmekten geri kalmamaktadır. Bu durum, çağımızda egemen bilgi alış verişinin temel özelliğidir.

Aslında toplumsal açıdan kitle iletişim araçları, insanın çevresiyle olan ilişkilerini düzenleyebilmesi, sorunlarını çözebilmesi, çeşitli ilgi ve meraklarına yanıt bulabilme yeteneğini artıran araçlar olarak ele alınmaktadır. Kitle iletişim araçları, insana çevresine yönelik bilgiler sunarak, kendine karşı güven duymasını, güçlü olmasını, toplum içinde kendine yer sağlamasına olanak tanımaktadır.[2]

Pek çok toplum bilinci, kitle iletişim araçlarının verdikleri haberlerle, insanoğlunu güçlendireceğine, sundukları yarım gerçeklerle insanları boğmakta, tepki gösterme yeteneğini yitirdiğini ileri sürmektedir. Hatta, bazıları daha da cesur bir deyişle, insanoğluna kendi çevresindeki bilgiler, sanki bir cam köşkte oturuyormuş gibi, tek taraflı olarak sunulmaktadır şeklinde görüşlerini dile getirmektedirler.

McLuhan “ insanoğlu dünya kitle iletişim araçlarıyla algılayabilmektedir.”[3]

Yapılan bütün alan ve laboratuar araştırmalarında kitle iletişim araçlarının fikir ve tutumları değiştirme bakımından sınırlı etkileri olduğu saptanmakla beraber, bilgi verici etkisinin bağımsız olarak oluştuğu, önemli bir aracı etki olarak etkisi bulunduğu inkar edilememiştir.

Kitle iletişim modelinde yüz yüze iletişimi, düşünceye sek etme yoluyla kitle iletişim araçları gerçekleştirmektedir. Kitle iletişim araçlarıyla gönderilen mesaj ise tek yönlüdür.[4]

Kitle iletişim araçlarının bilgi verme yönünden etkinlikleri bir gerçek olmakla beraber, özellikle diğer toplumsallaşma etkenleri olan aile ve okul kadar öğretmek için çalıştıkları söylenemez. Daha önce de belirtildiği gibi, kişinin bu araçları bilgi alma yönünden izlemesi tümden kendi ilgisine ve seçimine bağlıdır.

Yüz yüze iletişim modelinde, aile ve okulda öğrenme ödüllendirme ve cezalandırma sonunda gerçekleşmektedir. Halbuki kitle iletişim modelinde, kitle iletişim araçlarından öğrenme sırasında kişilerin verilenleri tam anlamıyla algılamadıkları, kavrayamadıkları veya belirleyemedikleri sık sık rastlanır bir durumdur. Bu yönden de devamlı olarak yorum için başkalarına başvurulur.[5]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Oya Tokgöz, Temel Gazetecilik, s.115

[2] Oya Tokgöz, Temel Gazetecilik, s.118

[3] Oya Tokgöz, Temel Gazetecilik, s.119

[4] Oya Tokgöz, Temel Gazetecilik, s.120

[5] Oya Tokgöz, Temel Gazetecilik, s.121

Hiç yorum yok: