16 Haziran 2009 Salı

Digital Devrim

McLuhan'dan Negroponte'ye
İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişme, 1960’larda dünyanın giderek “küresel bir köye” dönüştüğü söylemini gündeme getirdi. İletişim araçlarının kitleler üzerinde hangi etkiyi yaratıyor, yaşam biçimimizi nasıl değiştiriyor gibi sorular bugün olduğu gibi o döneminde de tartışma konuları arasındaydı. Kimi bilimadamları, kitle iletişim araçlarıyla verilen mesajların etkileri üzerinde dururken, bazıları da, bizzat iletişim aracının kendi etkisinden söz ediyordu.

İletişmi McLuhan, “ileti iletişim aracının kendisidir” diyordu.

Böylece doğrudan iletişim araçların aracılığıyla verilen mesajdan çok aracın kendisinin yaşantımızda yarattığı etkiyi ön plana çıkarıyordu.

Evlerimize televizyon girdi, önce oturma düzenimiz değişti. Televizyon oturma odalarındaki baş köşeyi aldı. Koltuklar, divanlar televizyona yöneldi. Komşu ziyaretleri ve uzun sohbetler azaldı. Akşamlarımızı televizyon başında geçirmeye başladık. Boş zamanları değerlendirmenin en iyi yolu bu büyülü camın karşısına geçmekti. Hele ana haber bültenlerinin yayınlandığı saatlerde...

Kitle iletişim araçlarının etkileri kapsamlı bir konu. 1960'lardan bu yana konuyla ilgili pek çok şey yazıldı.

Bugün bir başka bilim adamı medyanın “bağlayıcı” özelliğini giderek yitirdiğini söylüyor. Amerika’da Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) 1985 yılında kurulan Medya Laboratuvarının yöneticisi Nicholas Negroponte’ye göre, Medya giderek dijital verilerin aktığı bir nehre dönüşecek.

Negroponte'nin "Being Digital" (Digital olmak) adlı kitabı 1995 yılında yayınlandı ve çok satanlar listesine girdi. Almanca çevirisi "total dijital" (tümüyle dijital) başlığıyla yayınlandı.

Negroponte'nin metaforu insanda farklı çağrışımlara yol açıyor. Bir nehir düşünün, kovayı daldırıp, gereksinim duyduğunuz suyu alıyorsunuz. Ya da kanallar açıp, suyu yönlendiriyorsunuz.
Ortaya yeni bir vizyon atıldı. "Dijital çağda" insanlar, diledikleri zaman, diledikleri yerden, gereksinim duydukları haber ve bilgiya ulaşma olanağına kavuşacaklardı.

Nasıl mı? Elbette 20. yüzyılın en önemli buluşu olarak gösterilen Internet sayesinde.

Bunu yaparken de bugün kullandığımız türden bilgisayarların yanısıra çok farklı aygıtlar da kullanacağız.

İnternet konusunda yolun henüz başındayız. Bugün çevremizde gördüklerimiz, yaptıklarımız geleceğe ilişken sadece küçük birer ipucu durumunda.

Henüz yukarıda dile getirilen visyonun çok uzağındayız.

Teknik olarak, eğer o olanaklara sahipseniz (ki dünyanın büyük bir bölümü hala internet kullanamıyor) dilediğiniz zaman, dilediğiniz yerden internete bağlanabilirsiniz. Bağlandıktan sonra haber portallarından, internet gazetelerinden günün haberlerini de okuyabilirsiniz. Ama bu "gereksinim duyduğumuz" tüm bilgilere tek bir tuşla ulaşmak anlamına gelmiyor. Internette pek çok arama motoru olmasına karşın gereksinim duyduğumuz pek çok bilgiye ulaşamıyoruz. Kimi zaman yüzbinlerce sayfalık bir liste çıkıyor karşımıza, kimi zaman da hiçbirşey. Henüz interenetin ancak yüzde 10'u taranmış ve arama motorlarıyla ulaşılabilir durumda. Diğer yandan internetteki web sayalarının sayısı hızla artıyor.

Yine de katedilen mesafeyi küçümseyemeyiz. Kullandığımız araçlar gelişti. Internet yaygınlaştı ve hızlandı. Bir büyülü ekranın (televizyon) yanına bir başka büyülü ekran (bilgisayar monitörü) gelip oturdu. Televizyonu 3-4 metre mesafeden izliyorduk. Şimdi ekrana daha da yaklaştık. Bilgisayar oyunlarına dalmış oğluna seslenen bir annenin sesi geliyor kulağıma:

"Oğlum ekranın içine gireceksin."


Kim bilir belki de öyle olur. :-)

1940'ların ünlü bilgisayarı "Eniac" 27 ton ağırlında. 17 metre uzunluğundaydı. Fiyatı 468.000 dolardı. Bugün pek çoğumuz, birkaç Eniac gücünde cihazlar taşıyoruz cebimizde (cep telefonları).

"Gelecek Peşinizde" kitabının yazarı Juan Eriquez, Ford Taurus marka bir otomobilde 120'den fazla bilgisayar işlemcisi olduğunu söylüyor. Bunlar otomobile Apollo ay modülündekinden daha fazla hesaplama gücü veriyor.

Yaşanan değişim kimilerince "dijital devrim" olarak nitelendiriliyor.

Endüstri devrimi nasıl sanayi toplumunu yarattıysa, dijital devrim de enformasyon toplumunu yaratacak.

Bilgisayar ağları giderek tüm dünyayı sarıyor. Bu hatlardan her gün milyarlarca veri akıyor. Negroponte'nin "Nehir" benzetmesi buraya gayet iyi oturuyor.

Yaşanan bu süreç için "devrim" denebilir mi? Bu tartışılabilir. Ancak köklü bir değişimle karşı karşıya olduğumuz bir gerçek.

Juan Enriquez'in "Gelecek Peşinizde" kitabında şöyle diyor:

"Eğer son birkaç yılda dünyanın altüst olduğunu dünüyorsanız, görün bakın neler olacak."


Kaynaklar
Nikolas Negroponte, "Being Digital", 1995.
Juan Enriquez, "Gelecek Peşinizde", Çeviren Sıla Okur, Eczacıbaşı Yayınları, İstanbul, 2003.
Marshall McLuhan, "Gutenberg Galaksisi", Çeviren: Gül Çağalı Güven, Yapı Kredi Yayınları,2001.
DPT Bilgi Toplumu Dairesi: Türkiye'nin e-dönüşümün neresinde?

http://www.hakankara.net/gazete/tree/index.htm

Hiç yorum yok: