18 Haziran 2009 Perşembe

Jean-François Lyotard

Jean François Lyotard; filozof, edebiyat teorisyeni, postmodernizmin ve postmodern felsefe 'nin öncülerinden olan çağdaş Fransız düşünürü (10 Ağustos 1924-21 Nisan 1998).

Modernizmin-sonrası ya da ötesi olarak algılanan süreci Lyotard Postmodern Durum olarak tanımladı ve aynı adlı kitabında moderniteyi ve modern düşünceyi bu bağlamda sorunsallaştırdı. Postmodern felsefe içinde ve postmodernizm üzerine yapılan tartışmalarda en çok gönderme yapılan isimlerden birisi oldu. Postmodernizmin en önemli teorisyenlerinden biri olan Lyotard'ın temel eseri Postmodern Durum'dur.

Lyotard, postmodernliği endüstri sonrası toplumun içinde bulunduğumuz şu anki evresine karşılık gelen bir durum ya da koşul olarak tanımlamıştır. Modernliği, bilim ve devleti meşrulaştırmak amacıyla kullanılan üstanlatıların oynadığı rol ile açıklayan Lyotard, bu üstanlatılardan ilerlemenin kesinliğini ve vazgeçilmezliğini vurgulayan iki tanesinin, modern bilimle Fransız Devriminin sonucu olan siyaset anlayışının özgürleştirici anlatısıyla, Hegelcilik ve Marksizmin spekülatif tarih felsefelerinin Batı kültürünü anlamak açısından büyük önem taşıdığını savunur.

Lyotard'ın çözümü, Wittgensteincı dil oyunlarının meydana getireceği heterojen ve çoksesli yapıdır. Lyotard'a göre, mutlak bir konsensüs değil de, zamansal ve yerel konsensüsler aranmalı, geçici sözleşmelerin peşine düşülmelidir. Başka bir deyişle, görüşlerinin ifade ettiği kökten kuşkuculuğa karşın, Lyotard ahlaki ya da siyasi hiççiliğe düşmemiştir.

Adaletin ne modası geçmiş, ne de kuşkulu bir değer olduğunu öne süren Lyotard, modernliğin demokratik potansiyelinin yenilenmesi ve derinleştirilmesi, onun demokratik güç ve itkilerinin diyalektik bir biçimde yoğunlaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Dil oyunlarının indirgenemez çokluğunu ve çeşitliliğini benimseyen filozof, bakış açılarının çeşitliliğiyle seslendirilme hakkının yılmaz bir savunucusu olmuştur.

Yaşamı

Jean-François Lyotard 10 Ağustos 1924'de Versailles'de doğdu. 1956 yılında felsefe yeterlik sınavlarını başarıyla verdikten sonra, Cezayir’in Konstantin kentindeki lisede bir yıl ve ardından Fransa’da La Fléche adlı lisede yedi yıl boyunca felsefe öğretmenliği yaptı.

1954 ile 1964 yılları arasında Sosyalizm ya da Barbarlık adlı Fransız radikal Marksist dergiye, ardından İşçi Gücü adlı başka bir dergiye düzenli yazılar yazdı. Düşünsel yaşamının başlangıcında Marksist bir konumda bulunan Lyotard daha sonra, 1974 yılından itibaren (Economie Libidinale–Libidinal Ekonomi kitabıyla birlikte) Marksizm ve Modernizm temelli öğretileri eleştiren bir yöne geçti. Lyotard'da bu kitaptan itibaren Nietzsche'ci bir teorik-politik konuma geçişin izleri görülür.

1968 Mayıs'ı olayları sırasında, Lyotard Sorbonne-Nantere’de dersler verdi. 1987 yılında emekli olana dek önce Paris Üniversitesi’nde, daha sonra ise Saint-Denis ’de öğretim üyesi olarak çalıştı. Aynı zamanda Paris’teki Uluslararası Felsefe Koleji'nin kurucu üyesi olan Lyotard, degisik araliklarla bulunduğu sekiz yıl boyunca ABD’nin çeşitli üniversitelerinde Fransız felsefesi ile eleştirel kuram üstüne dersler verdi. Bir süre Almanya’da da konuk profesör olarak da bulunmuştur.

Lyotard, 21 Nisan 1998’de Paris’te lösemiden öldü.

Düşünce kaynakları

Lyotard’ın ilk çalışmalarından itibaren Fenomenoloji, Yapısalcılık, Hegelci diyalektik ve Marksçi siyaset kuramı gibi belli başlı alanlarda farklı açılımlar ortaya koyduğu ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmeye yöneldiği söylenebilir. Dolayısıyla bu ögelerin kendi üzerinde etkisi de sözkonusudur. 1954 yılında yayımladığı La Phénoménologie ( Fenomenoloji ) başlıklı kitabında Martin Heidegger ve Marlau-Ponty etkisi görülür; burada nesnelci, öznelci ve idealist eğilimleri aşmak üzere fenomenolojinin olanaklarından yararlanmaya çalışıldığı görülür.

Bunlardan başka Lyotard'ın üzerinde Wittgenstein 'ın, Immanuel Levinas'in, Theodor Adorno 'nun, Jacques Derrida'nın etkili olduğunu belirtmek gerekir. Lyotard, yapısalcı anlayıştan önemli şeyler almakla birlikte birçok kuramsal meselede ona karşı çıkmış, hem Dil'i anlamak bakımından dilbilimde hem de özellikle Sigmund Freud’un değerlendirilmesi bakımından psikanalizde yapısalcılık-dışı bir yol izlemiştir. Jacques Lacan'ın okuduğu anlamda Freud'u benimsemez.



Lyotard ve Postmodern durum

Postmodern Durum adlı kitabı 1979 yılında yayınlandığında, yalnızca Fransa da ve belli bir entelektüel çevrede değil, her alanda ve ülkede etkili olmus, ve kısa sürede sürekli göndermeler yapılan bir metne dönüşmüştür.

1983 yılında Le Differende yayımlanır, burada Lyotard Wittgensteinci bir dil felsefesini uyarlamis olarak görünür.Lyotard bu dogrultuda kiskirtici modernizm okumalari gerceklestirmis ve kita felsefesinin elestirel kolunun güclü isimlerinden biri olarak yer almistir.

Lyotard, Wittgenstein'dan aldığı dil oyunları anlayışını geliştirir. Her dil oyunu`nun kuralları yalnızca kendi içinde belirlenimli oldugundan dolayıdır ki, Lyotard'a göre dil oyunlarının çogullugunu benimsemek gerekir. Lyotard dil oyunlarının indirgenemez çokluğunu ve çeşitliliğini benimser. Dolayısıyla Lyotard'a göre, her dil oyunu kendini kendi bakış açısının çeşitliliğiyle seslendirme hakkına sahip olabilmelidir.

Lyotard'a göre postmodern durum, hem maddi koşullardaki değişimleri hem de düşünsel alandaki kopuşları içeren bir sürecin toplam ifadesidir. Buna yolaçan her şeyden önce derin bir inançsızlık hali ya da başka bir değişle kökensel bir kuşkudur. Burada sözkonusu olan Modernite 'nin ya da Modernliğin meşruiyetine dair bir kuskudur ve tüm bir modern projenin kendisine ve temel nosyonlarına yöneliktir. Lyotard, bu kuşkunun izlerini sürer ve anlamlandırır. Buna göre artık Büyük Anlatılar olarak adlandırdığı modernizme içkin bir düzine temel kavramın ( İlerleme, Aydınlanma, Rasyonellik, Özgürlük, Evrensellik vb.) inandırıcı olmadığı tespit edilir. Bu kuşku halinin kendisiyle birlikte başlayan yeni yaşam tarzı dönemin adı postmodern durumdur.

Bu durum içerisinde, Lyotard bilgiyle ilgili modernist hedeflerin tamamen tartışmalı olduklarını belirtir ve amaçlarla ilgili bu tartışmayı bir karara bağlamanın sağlam ya da nihai bir yolunun olmadığını gözler önüne serer. Burada ortaya ölçülemezlik ya da karşılaştırılamazlık denilen teorik sorun çıkar. Buna göre farklı adalet ve hakikat konumları birbiriyle karşılaştırılamaz ve birbirine indirgenemezdirler. Şu halde tek bir hakikate, salt bir akıl'a, evrensel bir yaşam konumuna yani tarihin ve ilerlemenin tek ve evrensel bir yönü olduguna inanmak ve bunu teorik olarak temellendirebilmek olanaklı değildir.

Bu beraberinde meşruiyet sorununu getirir. Bilginin mesrulaştırımı artık bir Büyük Anlatı 'ya dayandırılamayacaktır, cünkü Endüstri-sonrası- toplumlar 'daki kültürel ve toplumsal gelişmelerin bir sonucu olarak artık Büyük Anlatılar 'a duyulan güven yerini derin bir kuskuya bırakmıştır.Endüstri-sonrası-toplum, bilgi ve informasyon teknolojisinin büyük bir rol oynadığı üretim yapısına geçiş yapmıştır. Bunun sonucunda gelişen Büyük Anlatılar'a yönelik inancsızlik tüm tarih felsefeleri'ne, teleolojik anlayışlara ve erekselci tarihsel vaadlerle ortaya çıkan politik ideolojiler 'e kuskuyla bakılmaktadır. Açıktır ki böyle bir degerlendirmenin eleştirel hedefi Modern toplum ve devlet anlayışları olduğu gibi, Marksist öğretinin kendisidir de.

Lyotard’a göre postmodernizmin siyasal anlamı, totaliterliğe karşı çıkıştır. Bu yönde aşırı iyimser olmakla eleştirilmiştir. Totaliterizm, modernizmdeki her tür ögretiye içkin hale gelen birlik ve düzen anlayışlarından, dahası mutlak akıl ve hakikat anlayışından gelir. Bunlara karşı heterojen ve çoksesliliği önerir, ki bu onun Wittgensteinci dil oyunları anlayışına uygun bir görüştür.Mutlak bir uzlaşmaya degil, geçici sözleşmelerin peşinde olunmalıdır. Lyotard’in kuşkuculuğu, nihilizme varmaz, adalet modası gecmis bir kavram değildir ona göre, moderligin demokratik potansiyeli vardır ve yapılması gereken onun yenilenmesi ve derinleştirilmesidir.

Hiç yorum yok: