Serhan Yedig, Haşim Akman
İnternet Çağında Gazetecilik
Yayına Hazırlayan: Vehbi Ersan
Kapak İllüstrasyonu: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
İlk Basım: Mayıs 2002
Sanayi devriminden daha önemli bir gelişme olarak nitelendirilen internet hayatımızda köklü değişiklikler yarattı. İnternetten en çok etkilenen alanlardan biri de medya ve gazetecilik.
İnternetin yazılı basını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı, gazeteciliği nasıl etkileyeceği tartışılırken, değişimler olağanüstü tempoda kendini gösterdi. Hemen hemen bütün günlük ulusal gazeteler internette de yayımlanmaya başladı. Sadece internette yayım yapan pek çok haber sitesi kuruldu. Kuşkusuz bu değişim, yeni soruları ve sorunları da beraberinde getirdi.
İşte İnternet Çağında Gazetecilik, bu değişimi ve bu değişimin ortaya çıkardığı mesleki, teknik, etik ve hukuki sorunları, Türkiye ve Almanya'daki yüksek tirajlı gazetelerin internet pratikleri ışığında, deneyimli editörlerin kaleminden aktarıyor. Kitap ayrıca internetle ilgili Türkiye'deki yasal mevzuatın ve RTÜK Yasası'yla yapılmak istenen düzenlemelerin eleştirel bir analizine yer veriyor.
İnternet çağında gazete ve gazeteciliğin sorunlarını saptamayı, mesleki ve etik sorunlara bir bakış açısı oluşturmayı amaçlayan bu kitap, en başta iletişim öğrencileri ve medya çalışanları için önemli bir başvuru kaynağı.
İÇİNDEKİLER
Önsöz
Dünyada ve Türkiye'de İnternetin Gelişimi
Aaa, Bilgisayarlar Aralarında Konuşuyor, Nevzat Basım
Geleneksel Basından İnternet Gazeteciliğine
Geleneksel Basın ve İnternet Gazeteciliği, Suat Gezgin
İnternet, Gazetecilik ve Yeni Olanaklar, Hakan Kara
Geleceğin Gazetecilerinden Beklentiler, Nail Güreli
Medya ve Siyaset, Umur Talu
Web Ortamına Geçiş Örnekleri
Farklı Dil ve Yaş Gruplarına FAZ Çözümü, Bertram Eisenhauer
112 Yaşındaki Gazete İnternette İddialı, Hans-Dieter Weber
Milliyet Nasıl Hazırlanıyor?, Ercüment İşleyen
Hürriyet Deneyimi, Roşan Karakaş
İnternetteki Cumhuriyet, Hakan Kara
Sadece Web'de Yayımlanan Gazeteler
Almanya'dan Bir Örnek: Netzeitung, Joachim Widmann
Geleceğin Gazeteciliği ve Multimedya
Yeni Trendler, Katja Riefler
Anzeiger Örneğinde Multimedya Çağına Hazırlık, Michael Reinhard
Deutsche Welle ve 31 Dilde İnternet Yayını, Ingo Mannteufel
İnternet ve Etik
Gerçekle Bağ Kurup Korkuyu Yenmeli, Giso Deussen
Medya Etiği, Murat Özgen
Hukuki Sorunlar
İnternette Medya Hukuku, Johannes Weberling
Mahkûmiyetler ve Yasal Çalışmalar Üzerine, Fikret İlkiz
Ek: İnternet Kurulu Üyelerinin Ortak Deklarasyonu
OKUMA PARÇASI
Serhan Yedig, Haşim Akman, “Önsöz”, s. 7-9
Artık herkes biliyor: insanlığın bugüne kadar ürettiği hiçbir şey, internet kadar hızlı yer almadı hayatımızda. Ortaya çıkış gerekçesi ne olursa olsun internet, olağanüstü bir biçimde gündelik hayatımıza nüfuz etti ve gerçekleşmesi zamana dayalı ne kadar ilişkimiz varsa hepsini kendi hızına uyum sağlamaya zorladı. Göründüğü kadarıyla yakın gelecekte de hayatımızın merkezine oturacak. Kimine ürkütücü gelse bile evlerimizdeki buzdolabı, biz yüzlerce kilometre uzaktayken ihtiyaç duyduğumuz herhangi bir yiyeceğin eksikliğini haber verebilecek. Tahminlerimizin sınırlarını zorlayan daha pek çok şey, interneti var eden teknoloji sayesinde gerçeğe dönüşecek.
Söz internetten açılınca, eşyanın tabiatı gereği, hemen herkesin kolayca kehanetlerde bulunması mümkün. İnternet o kadar hızlı, doğurgan ve kuşatıcı bir mecra ki alışkın olduğumuz hızla, ona ayak uydurmakta, farklı ve yeni tutum belirlemekte gecikiyor, bazen de yetersiz kalıyoruz. Ardından da korkularımız baş gösteriyor.... Devamını okumak için bkz.
Umur Talu, "Medya ve Siyaset", s. 53-61
Benden, basındaki işten çıkarmaların arkasındaki nedenler ve bunların ayrıntıları üzerinde durmam istendi. Bir kişisel öykü gibi de anlatabilirdim. Ama öykü kişisel değil. İşten çıkarmalar da birkaç kategori zaten. Bir salt ekonomik gerekçeli olduğu söylenen işten çıkarmalar var, bir de hazır ortalık karışmışken bir taşla birkaç kuş vurmalar var. Bütün bunlara geleceğim. Ama hikâyeye bugünden başlamak istiyorum. Bugünden geriye dönerek... Anlatacağım bugünün manzarası, aslında benim kişisel hikâyemin geri planını da, kökenini de anlatacak.
2001 Mayıs'ında Türkiye'de ani bir gelişme oldu. Uzun süredir elde olduğu halde, hatta komisyona inip geri gittiği halde, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Yasası'yla ilgili bir değişiklik tasarısı birdenbire Anayasa Komisyonu'na indi. Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi, Meclis Genel Kurulu'na gidiyor.
Bunun etrafındaki aktörler, ittifaklara ilişkin çözümlemeler bize Türk medyasının, siyasetinin, ... Devamını okumak için bkz.
Johannes Weberling, "İnternette Medya Hukuku", s. 129-134
1990'ların ortalarında, internetin yeni bir kitle iletişim aracı olarak geniş halk kitlelerinin hizmetine sunulmasıyla birlikte "internet kuralları", "internet özgürlüğü" gibi kavramlar yeni bir hukuksal alanın ortaya çıkmasını sağladı. İki kavram aynı zamanda iletişim ve düşünce özgürlüğüne ilişkin yeni görüşlerin göstergeleri olarak gündeme damgasını vurdu.
Almanya'da internet alanındaki yasal düzenlemelerle ilgili yaygın görüş, mevcut yasaların ortaya çıkabilecek sorunları çözebileceği yolunda. Yeni teknolojilerle ilgili konularda doğabilecek sorunlar içinse iletişim hizmetleriyle ilgili 28 Temmuz 1997 tarihli yasa gibi, ek düzenlemelerin yapılabileceği düşünülüyor.
Almanya'da telebank, veri değiş tokuşu ya da teleoyunlar gibi alanlarda, bireysel kullanımı gerektiren elektronik enformasyon ve iletişim hizmetleri devlet tarafından son derece etkili yönergelerle kararlaştırılıp çerçevelendirilmiştir....
Johannes Weberling, "İnternette Medya Hukuku", s. 129-134
1990'ların ortalarında, internetin yeni bir kitle iletişim aracı olarak geniş halk kitlelerinin hizmetine sunulmasıyla birlikte "internet kuralları", "internet özgürlüğü" gibi kavramlar yeni bir hukuksal alanın ortaya çıkmasını sağladı. İki kavram aynı zamanda iletişim ve düşünce özgürlüğüne ilişkin yeni görüşlerin göstergeleri olarak gündeme damgasını vurdu.
Almanya'da internet alanındaki yasal düzenlemelerle ilgili yaygın görüş, mevcut yasaların ortaya çıkabilecek sorunları çözebileceği yolunda. Yeni teknolojilerle ilgili konularda doğabilecek sorunlar içinse iletişim hizmetleriyle ilgili 28 Temmuz 1997 tarihli yasa gibi, ek düzenlemelerin yapılabileceği düşünülüyor.
16 Eyalet Ortak Sözleşme Hazırladı
Almanya'da telebank, veri değiş tokuşu ya da teleoyunlar gibi alanlarda, bireysel kullanımı gerektiren elektronik enformasyon ve iletişim hizmetleri devlet tarafından son derece etkili yönergelerle kararlaştırılıp çerçevelendirilmiştir. 1 Ağustos 1997'de yürürlüğe giren "Teleservisler Yasası" bu alanı düzenlemektedir. Satın alma sözleşmeleri yerine ürünleri doğrudan dağıtmak suretiyle verilen hizmetler ya da medyaya bağlı teletekst hizmetleri gibi kamuya yönelik hizmetler, anayasanın güvencesi altındaki basın-yayın özgürlüğünün kapsamına girer.
Alman eyaletlerinin radyo-televizyon alanında tek yetkili makam olmalarından dolayı, 1997'de 16 eyaletin katılımıyla gerçekleştirilen medya hizmetlerini içeren resmi sözleşme (MDStV) hem yeni medya araçlarının bu alanına, hem de özellikle internetin önemli bileşenlerine yasal düzenlemeler getirmiştir. Bu sözleşmenin 6. maddesinin 2. fıkrası, eyalet basın yasalarında yazılı basın ürünleri için aranan "impressum" yükümlülüğünü, yani yayından sorumlu en azından bir kişinin adının, soyadının ve adresinin açıkça belirtilmesini şart koşar. MDStV'nin 10. maddesi, yazılı basın ve radyo-televizyon yasalarında olduğu gibi, tüzel olan ya da olmayan her kişiye, yayında hedef olduğu iddiaya yönelik cevap ve düzeltme hakkını tanır.
İnternette Gazete Olmanın Koşulu
Yazılı basın ve radyo-televizyonların çalışmasını düzenleyen hukuksal yapıya eşit nitelikteki bu hükümlere son yıllarda yargı kararlarıyla daha da kesinlik kazandırılmaktadır. Örneğin Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi, 19 Ocak 2001'de internet yayınının niteliğini tanımlayan bir karar aldı. Karar, internet üzerinden düzenli yayımlanan ürünlerin, içerikleri bu konuda karar yetkisine sahip bir yazıişleri tarafından hazırlanması koşuluyla günlük web gazetesi sayılabileceği hükmünü getiriyor. Buna karşın sürekli güncellenmeyen web sayfalarıyla ilgili düzenleme bulunmamaktadır. İnternet gazetesinin sorumlu yöneticisi, tıpkı basın yasasında basılı gazeteler için öngörülen sorumlu kişi gibi, MDStV'nin 6. maddesinin 2. fıkrasına göre, gazeteciliğe özgü redaksiyon işlemleriyle hazırlanmış, internet üzerinden yayımlanacak bir ürünün içeriğinden bizzat sorumludur. Suç unsuru oluştuğunda, basın yasasına bağlı sorumlu gibi o da internet sayfasını kendisinin hazırlayıp güncelleştirmediği yolunda mazeret beyan edemez.
Gazetecilerin spesifik değişikliklerin anlamı dışında, internet çağında görev yaparken bile basın hukukunun yürürlükteki hükümleriyle yetinmek zorunda kalmaları, internetin sunduğu çok yönlü olanaklardan sanki yararlanamayacakları ve çalışma koşullarında hiçbir değişiklik olmayacağı izlenimi uyandırıyor. Çünkü özellikle dünya ölçeğinde araştırma yapabilme, internetteki verilere dünyanın her yerinden erişebilme olanakları, iletişimde meydana gelen kolaylık, bugüne kadar hiç tanık olmadığımız, yeni fiili ve hukuksal durumlar doğuracak. Bunlar uzun vadede basının çalışmasını olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek. Güncel gelişmeler gazetecilikte dikkat edilmesi gereken yeni sorunları gündeme getiriyor. Şimdi bu sorunlara göz atalım.
Gazeteci Takip ve Tehdit Altında
İnternet, gazeteciler açısından global düzeyde iletişim ve araştırma olanaklarını artıran önemli bir araç. Teknoloji bir yandan gazeteciye olanaklar sunarken diğer yandan da onu kötü niyetli kişilerin hedefi haline getiriyor. Bilgisayar korsanları, bilgisayar virüsleri, yanlış ya da çarpıtılmış haberler yayımlayarak yapılan yönlendirmelerle gazeteciler engellenmek istenebiliyor. Redaksiyon işlemlerindeki gizlilik, özellikle de kaynağın korunması, redaksiyon çalışmalarının gerçek anlamda bağımsız sürdürülmesinde önemli koşullardan biri sayıldığından, her yayının yazıişlerine, teknolojinin olası tehlikelerine karşı gecikmeden önlem alması önerilebilir yalnızca. Özellikle yoğun çaba gerektiren araştırmalarda, mevcut iletişim araçlarıyla, teknik konusunda deneyimli kişiler tarafından konuşmaların dinlenmesinin, bilgilerin çıkar amaçlı kullanılmasının artık hiç de zor olmadığı dikkate alınmalı.
İnternet Yayını Yargı Denetimine Tabi
Gazete, dergi ya da herhangi bir medya ürününün internetten tüm dünyaya yayımlanması hukuksal açıdan özel sonuçlar doğurur. Yayındaki ifadeler tüm ülkelerin mahkemelerinde herhangi bir şekilde dava konusu olabilir. Bir medya ürününün bilgisayar korsanları tarafından kural gözetilmeden bir PC'ye yüklenerek PC kullanıcısına iletilmesi gibi özel durumu bir yana bırakırsak şunu söyleyebiliriz: Yayımlanan ürün suç içeren, yanlış, anlaşılmaz, özellikle anlaşılamaz hale getirilmiş ifadeler içeriyorsa, bu veriler herhangi bir bilgisayar kullanıcısının konutunda bulunduğunda dava konusu oluşuyor demektir.
Suç teşkil eden eylemle ilgili dava, PC kullanıcısının ikamet ettiği bölgedeki mahkemeye sunulur. Dolayısıyla medya içeriklerinden sorumlu kişiler için dünyanın her yerinde yargı karşısına çıkma tehlikesi söz konusudur.
Bu konumdaki kişiler yayımladıkları ürünün yasaya uygunluğunun kendi ülkelerindeki hukuk sistemine göre tespit edilmesi gerektiğini ileri sürebilirler. İlk bakışta akılcı gibi görünse de, bu yaklaşım, Amerikalı bir hakimin mahkemeyi Türk ya da Alman basın hukukunun içerdiği hükümlerin anlam ve amacı doğrultusunda yürütmesi demektir. Böyle bir uygulamayı kabul etmek olanaksızdır.
Şu anda, internetten yayımlanan bir ulusal günlük gazeteye, içeriğinden dolayı yabancı bir ülkede dava açılma olasılığı düşük olsa bile, geleceği düşünerek yasal düzenlemelerin bir an önce başlatılmasında yarar var. 1968 tarihli "Sivil Ticaret Davalarındaki Adli Kararların Yürütümü Hakkında Avrupa Ekonomi Birliği Anlaşması" ve buna paralel 1988'de imzalanan Luganer Anlaşması gibi hukuksal sorunlarla ilgili mevcut uluslararası mevzuat, internet konusundaki yargılama yetkisini netleştirecek şekilde gözden geçirilmeli. Yargıya konu olabilecek fikirlerin, ifadelerin dünyanın herhangi bir yerinde mahkemeye yansıdığında çıkış ülkesindeki yasal düzenlemelerin temel alınması gerektiği, internetteki gazete ya da derginin bir başka ülkede teknik olarak yayımlanması değil, aksine bu ürünün içeriğini hangi amaçla hazırlayıp sunduğu konularının mahkeme sürecinde önem kazanması gibi tartışmalı ayrıntılar açığa kavuşturulmalı.
Almanya'da yargılama yetkisiyle ilgili yargı kararları mevcut. Örneğin Bremen Yüksek Mahkemesi, Almanya'daki yüksek mahkemeler arasında ilk kez bağlayıcı bir karar aldı. Mahkeme, suç teşkil eden eylemin failin iradesiyle ve mahkemenin bağlı bulunduğu yerel sınırlar içinde gerçekleşmesi halinde konunun yargıya taşınabileceği kararını verdi.
Telif Haklarına Sahip Çıkılmalı
İnterneti benzersiz kılan, sınırsız bilgi kaynağına erişme olanağı sağlaması. Doğal olarak bu bilgilerin öncelikle belli kişiler tarafından üretilmesi gerekir. Eserleri üzerinde telif haklarına sahip bu kişiler, eserlerinin kullanılması söz konusu olduğunda karar verme yetkisine sahip oldukları gibi telif haklarını devrederken de bir bedel talep edebilir. Eğer eser sahibi önceden açıkça ya da dolaylı belirtmediyse fikir ürününün kullanım hakkını ayrı ayrı devredebilme, karşılığında bir bedel alma hakkına sahip. Bu nedenle telif haklarıyla korunan eserin internette farklı ve özerk bir kullanım alanı yarattığı artık tüm dünyada kabul edilmesi gereken bir gerçek.
Yapısından dolayı "kaotik işlemler sistemi" denebilir bu uygulamaya. İnternette bir kez ağ üzerinden iletilmiş eser için yasal düzenleme getirmek kesinlikle olanaksız. Suç unsuru eylemle ilgili, bu alanda da söz konusu olan "ülkeye göre yargı kararı"na rağmen, bu hakların global düzeyde geçerli sayılabilmesi hem organizasyon, hem de parasal gerekçelerle zaten olanaksız gibi görünüyor.
Eser bir kez web ortamına girdiğinde, kullanımına kural koymak artık mümkün değil. Bu nedenle de özellikle serbest gazetecilerin eserlerinin on-line kullanım haklarını yayımcılarla yapacakları sözleşmelerde kurala bağlamaları giderek önem kazanacak. İnternetteki telif konusu kısa süre önce Berlin Yüksek Mahkemesi'nde gündeme geldi. Mahkeme henüz kesinleşmeyen iki davada verdiği "Bir basın organının internette fotoğraf kullanması ancak fotoğrafçıyla basın organı arasındaki yazılı sözleşme çerçevesinde gerçekleştirilebilir" hükmüyle konuya açıklık getirdi.
Basın AİHS'yi Savunmalı
Fikir ürünlerinin uluslararası kullanıma açılması sonucunda tıpkı temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması gibi iletişim ve basın özgürlüğü ile ilgili devletler arası hukuka dayalı anlaşmalar da önem kazanacaktır. Bu arada bir ülkede temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasının otomatik olarak "demokratik bir toplum yaratmak amacıyla" basın özgürlüğünün oluşmasını sağlamaz. Aksine özgür ve demokratik bir toplum ancak bağımsızlığını kazanmış, kamusal görevlerini yerine getiren, yani haber aktaran, özgürlüklere bekçilik yapan, tartışma platformu oluşturan bir basınla mümkündür.
Gelecekte tüm Avrupa için geçerli olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü garantisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından bu maddenin yaşama geçirilmesinin teminat altına alınması da giderek önem kazanacaktır. AİHS'nin 10. maddesine göre, herkes ifade özgürlüğüne sahiptir. Sözleşmenin bu maddesi, her bireyin ifade özgürlüğünü, her türlü bilgi, haber ve düşünceden kamu makamlarının müdahalesi olmadan, ulusal sınırlara bakılmaksızın özgürce yararlanması hakkını güvenceye alır. AİHM, gündeme gelen davalarda ifade özgürlüğünün ülkelerde nasıl uygulandığını inceler. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrasında resmi makamlara, gerekli durumlarda, ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak biçimde düzenlemeler yapabilecek takdir yetkisi vermiştir. AİHM devlet müdahalesinin söz konusu olduğu davalarda, demokratik toplum düzeni için gerekli olduğu düşüncesiyle uygulanan yasal düzenlemelerin, sınırlamaların meşru amaçla orantılı olup olmadığını, resmi makamların savunma amacıyla ileri sürdükleri gerekçelerin yeterli olup olmadığını denetler. Bu bağlamda AİHM demokratik bir toplumda basının üstlendiği göreve farklı bir değer biçer.
Dolayısıyla basın, çeşitli gerekçelerle kısıtlandığı koşullarda bile kamu yararını ilgilendiren bilgileri, fikirleri açıklamakla, topluma iletmekle yükümlüdür. Hatta AİHM'ye göre basın, kamu yararı açısından "bekçi köpeği" rolünü üstlenmelidir. Bu nedenle basının çalışmalarına kısıtlama getirilmesi gerektiğinde öncelikle demokratik toplumun yararı göz önüne alınır.
AİHS'nin 25. maddesine göre, her vatandaş sözleşmeyle güvence altına alınmış temel hakların ihlali durumunda bireysel şikâyet yolunu kullanarak AİHM'ye başvurabilir. AİHS'nin 46. maddesindeki bağlayıcı hüküm gereği AİHM, ihlal iddialarını Avrupa Komisyonu üyesi ülkelerin tamamı adına inceler. Sözleşme ve mahkeme kararları, Türkiye gibi üyeliği kısmen onaylanmış ülkeler için de bağlayıcıdır.
Her ne kadar devletler AİHM kararlarının dikkate alınması için zorlanamasa da, AİHS'de yer alan temel hak ve özgürlüklerin mahkeme tarafından liberal biçimde yorumlandığını görüyoruz. Bunun dışında Avrupa Birliği üyesi ülkelerin önemsediği "Basın özgürlüğü özgür ve demokratik toplumun vazgeçilmez parçasıdır" ilkesinin kararlarda ön plana çıkarılması sevindirici bir gelişme. Gerçekler, AİHS'nin gelecekle ilgili iddialı hedeflerinin gerisinde kalsa da, internetin basına sağladığı ve giderek hızlanan uluslararasılaşma sürecine paralel olarak, basın özgürlüğünü uluslararası düzeyde güvence altına alacak düzenlemelerin gündeme geleceğini söyleyebiliriz. Bu nedenle gazeteciler, medya ürünlerinin okuyucuya hızla iletilmesini sağlayan internet teknolojisinin çalışmalarını zorlaştıracağından korkmak yerine, orta vadede işlerini kolaylaştıracağını düşünebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder