Habermas’a göre, medya kurumları kamusal alanın bir parçasıdır. Kamusal alanda, hem devletten hem de Pazar ilişkilerinden özerk olduğu için ne devlet tarafından kontrol edilmeli, ne de pazarın azami kar ilkesine göre çalışılmalıdır.
Medya kuruluşları kamusal alanın kurumları olarak gerek seçim zamanlarında gerekse diğer süreçlerde vatandaşların doğru tercih yapmasını sağlamak amacıyla bağımsız tartışma platformu işlevi görülmelidir.Bu işlevi yürütürken bir yandan kamuoyunu sağlıklı oluşmasına katkı sağlar, diğer yandan da vatandaşların görüşlerini yansıtarak hükümetlerin işleyişine yön verirler.
Gazetecilerde doğru bilgilendirilmiş ve eleştirel olabilen vatandaşların yaratılmasına olanak sağlayarak demokrasinin güçlenip genişlemesine katkı sağlar. Bunun yapılması, gazetecilik görevini yerine getirilmemesi anlamına gelir.
Demokrasinin özü katılım ise, bu kamusal bir süreci de gerekli kılar. Kamusal iletişim, demokrasi ve iletişim ilişkisini açıklar. Bu ilişki, birçok meseleye çözüm bulur ve demokrasinin işlerliği de bu sürece bağlıdır. Zira demokrasinin üretildiği ve ortaya çıktığı alan elbette kamusal alandır. Bireyler de, bu alanda medyaları kendi meseleleri gibi görmedikçe vatandaşların demokrasisinden değil ancak, medya demokrasisinden söz edilebilir.
Türkiye Gazeteciler Sendikasının 1998-2001 yılı yönetim kurulu çalışma raporunda medya mülkiyetinin, özünde kamusal bir emanetin kullanılması olarak yorumlanmaktadır.
Rapora göre, kitle iletişim alanında özel mülkiyet mutlak bir hak değil tevdi edilmiş (verilmiş) bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalığı 8yitirmeden) kullanmak isteyenler mutlaka kamusal çıkarlar doğrultusunda kalmalı ve bir kamu hizmeti yerine getirilmelidir.kısacası, kitle iletişim kuruluşunun topluma karşı sorumluluğu kar elde etme dair her şeyden öncelikli bir kaygı olmalıdır.
Gazeteciliğin yerine getirilmesi, sadece gazetecinin özgürlüğünün kısıtlanması anlamını taşımaz, aynı zamanda doğru bilgilendirilmeyence eleştirel yaklaşıma sahip olmayan vatandaşları ifade özgürlüğünde engellenmesi demektir. ne suretle olursa olsun, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, demokrasinin de bir parça kırpılması anlamına gelir.
Basın yada geniş tanımıyla medya, hem teorik düzeyde hem de işlevsel olarak düşünce özgürlüğüne zemin hazırlayacak önemli bir platform olarak öngörülmektedir. Medya ve demokrasi kavramına ilişkin yapılan bu tanımlar,özellikle 1980 sonrasında sektördeki tekelleşme sonucunda zafiyete uğramıştır..emek kesimine ilişkin haberler her geçen gün azalırken, bunların yerini borsa ve finans haberleri almıştır.
kenan evren duman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder