Gazetecilikte meslek ahlakı, mesleğin özellikleri ile ilgilidir. Maaş ya da telif karşılığı çalışan(yani gazete sahibi olmayan) gazeteci konusunda akla gelen ilk soru şudur: Gazeteci kime karşı sorumludur, kendisine mi, patronuna mı, yoksa okuruna mı? Bu husus, etik kuralların önemli bir bölümünü oluştururken, bir diğer bölüm de gazetecinin haber, dolayısıyla da haber kaynağıyla olan ilişkisini eksen alır. Aşağıda şematik olarak sunulan kurallarda bu hususları görmek mümkündür:
1. Özel yaşamın dokunulmazlığına özen göstermek.
2. Kamu çıkarına öncelik tanımak.
3. Mesleğin olanaklarını özel çıkarlar için kullanmamak.
4. İnsanlar arasında din, dil, ırk, cinsiyet ve kültür farklılığı gözetmemek; ayrımcılık yapmamak.
5. Şiddete özendirici olmamak.
6. Haber kaynağının gizliliğini korumak.
7. Kişileri ve kurumları aşağılayıcı, küçük düşürücü olmamak.
8. Haberde farklı tarafların durum ve görüşlerini yansıtmak.
9. Nesnel olmak.
Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’,(Ekler 1) gazetecinin temel görevleri ve ilkelerini belirlerken şöyle bir tanım getiriyor: ‘Gazeteci, başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur... Gazeteci her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici, kışkırtıcı yayın yapmamaya özen gösterir.’
Gazeteciler yazdıkları haberlerle ve verdikleri gerçek bilgilerle terör eylemlerinin kınanmasında kamuoyunu bilinçlendirmektirler. Teröre karşı toplumsal bilinç oluşturmak ve karşı çıkış ile terörü önleme eylemlerinin benimsenmesi gazetecilerin yorum, eleştiri ve haberleriyle gerçekleşir. Durup dururken toplumsal bilinç oluşmaz. Veya herhangi bir olay nedeniyle konulan “yasak” sorunu çözmez, sorunları çoğaltır. Gazeteciler yazdıkları haberlerle ve verdikleri gerçek bilgilerle terör eylemlerinin kınanmasında kamuoyunu bilinçlendirmektirler. Teröre karşı toplumsal bilinç oluşturmak ve karşı çıkış ile terörü önleme eylemlerinin benimsenmesi gazetecilerin yorum, eleştiri ve haberleriyle gerçekleşir. Durup dururken toplumsal bilinç oluşmaz. Veya herhangi bir olay nedeniyle konulan “yasak” sorunu çözmez, sorunları çoğaltır.
Görüldüğü gibi; gazeteciler “olaylar” hakkındaki yayınları bakımından kendi sorumlulukları ve halkın bilgi alma hakkı için “haber” yazmaktadır. Meydana gelen toplumsal olaylardan “sorumlu” saymak, yapılan haberleri “hazırlık tahkikatının selametini ihlal edecek nitelikte” değerlendirmeye tabi tutmak ve daha da ilerisi daha yazılmadan veya yayınlanmadan “yayın yasaklamak” Anayasaya, yasalara ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesine aykırıdır.
Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinin “Gazetecinin Sorumluluğu” başlığı altında düzenlenen maddesine göre; “Gazeteci, basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve oto sansürle mücadele etmeli, halkı da bu yönde bilgilendirmelidir”. Dolayısıyla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından tüm kamuoyunun imzasına açılan bu bildirgenin örneğin “Gazetecinin Temel Görevleri ve İlkeleri” başlığı altında halkın gerçekleri öğrenmesi ve bilgi alması konusundaki temel sorumluluğu şu şekilde gösterilmiştir: “Halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, gazeteci, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır. Gazeteci; bilgi ve haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüklerini ne bahasına olursa olsun savunur. Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur.(...) Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösteren, özendiren, kışkırtan yayın yapamaz”
Demokrasilerde halkın bilgi edinme hakkının sınırlandırılamayacağı sürekli tekrarlanır. Ancak yargıdan da sürekli her olaya özgü apayrı yayın yasakları üretilmektedir. Oysa halkın doğru bilgi edinmesi gerekirken haber alma hakkının “sınırlandırılması” kabul edilemez bir anlayıştır. Bilgi edinme hak olduğuna göre, bu hakka işlerlik sağlayan ve onu yaşama geçirerek insanlara bilgi aktarmakla görevli gazetecilerin yazıları ve haberleri, radyo ve televizyon görüntüleri veya haberleri potansiyel suçlu sayılıp “sansüre” uğratılamaz. Yayınlar “yasaklarla” yasaklanmaz. Bu yüzden siyasiler medyaya müdahale etmemelidir. Bu müdahale aksi takdirde halkın haber alma özgürlüğünü engelleyerek demokrasiye vurulmuş bir darbe olarak nitelendirilir.
Doğru ve yaygın haber verme, bilgilendirme hakkı özgürlüğün bir parçası ve temelidir. Halkın gerçek ve doğru bilgileri öğrenme hakkı engellenemeyeceğinden; yasalarda yer alan hukuki önermeler temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı düzenlemeleri yaratmaya yönelik yorumlanamaz.
Asıl önemli olan hukuka uygun davranmaktır. Herkesin lanetlediği terörün önlenebilmesi için halkın bilinçlenmesi ve aydınlatılması gerekir. Artık terörü önlemenin yolları çoğaltılmalıdır. Terörü önlemek bilgiyle olur. Gazetecilerin haberleri ile halkın gerçeklere ulaşması sağlanarak terör önlenir. Asıl olan “yayın yapılmasının yasaklanması” değil, yayın yasaklarının yasaklanmasıdır.
Basın İlan Kurumu’nun ‘Basın Ahlak Esasları’ hakkındaki Genel Kurur kararlarının(Ekler 2) 1. Maddesi şöyle der; Bir kamu hizmeti olan gazetecilik, kişisel ve ahlaka aykırı amaç ve çıkarlara âlet edilemez ve kamu yararına aykırı bir şekilde kullanılamaz. Haberlerde ve olayların yorumunda gerçeklerden saptırma, çarpıtma veya kısaltma yoluyla amaçlı olarak ayrım yapılamaz. Doğruluğu kuşku uyandırabilen ve araştırılması gazetecilik imkânları içinde bulunan haberler, araştırılıp doğruluğuna emin olunmadan yayınlanamaz.
Öte yandan şunu da belirtmek gerekir ki, basın ve yayın kurumları, meslek ilkelerine bağlı sorumlu yayıncılığa özen göstermelidir. Yayıncılığın meslek ilkeleri ve doğru davranış kuralları Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde ve Basın İlan Kurumu’nun ‘Basın Ahlak Esasları’ hakkındaki genel kurul kararında yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder