İran'da Twitter'a kadar her aracı 'demokrasi için' reformcuların hizmetine sunan Batı, bölgede bazı diktatörleri desteklemese daha inandırıcı olurdu...
Batı İran’da demokrasinin, insan haklarının ve reformun yanında yer aldı. Molla rejimini şiddetle eleştirdi ve dini rehberin konuşmasından duyduğu hayal kırıklığını ifade etti. Tahran’da hayatını kaybeden kurbanlara üzüldü ve neredeyse onları Fransız şehitlerinin listesine katıyordu... Seçimlere hile karıştırılmasını uygun görmedi, rejimin gösteri yapan reformculara yönelik davranışıyla İran’ın Batı’yla ilişkileri arasında bağlantı kurdu. Tahran sokaklarında ayaklananların cesaretini övdü ve gelen haberleri ‘sevindirici’ buldu. Bütün medya araçlarını, sivil toplum örgütlerini ve hukuk kurumlarını İran’ın geçiş süreci için seferber etti. İran haberleri Batı’nın tek konusu oldu.
Avrupa Konseyi’nin zirve düzeyindeki toplantısı ‘vahşi baskılara’ karşı ‘uluslararası mahkeme’ye dönüştü. Protesto etmek, kınamak, açıklama istemek, endişe ifade etmek ve mesajlarının ulaştırmasını istemek için İran elçisini çağırmayan neredeyse tek bir Batılı dışişleri bakanlığı kalmadı. Bu arada İran ve bölge üzerindeki uydular BBC’nin hizmetine verildi ve ‘baskı gruplarının’ kararıyla Twitter’ın sitesinde bakım yapılması engellendi. Site bakımının sırası değildi; değişim araçlarının İran’daki reformcu ve değişim güçlerinin tasarrufuna hazır kalması daha önemliydi.
Batı, reformcuların başarısı için bütün yasal ve yasadışı, açık ve gizli araçları tüketti. Geriye sadece İran kıyılarına Normandiya Çıkartması’na benzer çıkartmalar veya ABD Başkanı Barack Obama’nın Kahire’de itiraf ettiği gibi Musaddık hükümetinin devrilmesine benzeyen komplolar kaldı. Maalesef şu an gizli ve yasadışı araçların kullanılıp kullanıl-madığına dair çok şey bilmiyoruz. Ayrılıkçı grupların özellikle de bölgede emperyalist mirasa sahip ülkelerce desteklen-mesi ve kışkırtılması noktasında istihbarat müdahalesi yapılıp yapılmadığını bilemiyoruz.
Obama AB’den daha dengeli
Eğer Batı özgürlükleri çiğneyenlere muamelede sabit bir yöntem izleseydi, reformculara destek vermek için yaptıkları doğru ve meşru görülebilirdi. Batı’nın dayanışma mekanizması Ortadoğu boyunca var olan entrikacı ve totaliter rejimlere karşı benzer bir etkinlikle hareket etseydi, İranlı reformcularla dayanışmasının gönüllü parçası olurduk. Batı Lübnan seçimine taraflardan birini destekleyerek müdahale etmeseydi, Filistin’de seçim sonucunu yok saymak için seferber olmasaydı, tek bir seçim yapmamış rejimlere arka çıkmasaydı, Molla rejimine karşı cihadında gönüllü olurduk. Batılı elçiler diktatör yöneticilerle ilişkilerinde kendi değerlerini göz ardı edişlerini meşrulaştırmaya çalışmasaydı, ‘kendi değerlerine ve ilkelerine tutunan’ Batı’ya duyduğumuz hayranlığı gösterecektik.
Brüksel’deki zirve, Batı’nın ‘demokrasi ve insan hakları’ masalını ciddiye alan bizleri utandırdı. Bana toplantı salonunda gösteri izni verilseydi ekranda salondakilerin Ortadoğu’ya yayılmış demokrasi, özgürlük ve insan hakları düşmanlarına yönelik övgü dolu sözlerinden kesitler sunardım... ‘Yeşil kadife devrimi’nin başarısı için birçok Batılı karar alma organını saran ajitasyon bataklığı içinde, sadece ABD başkanı daha dengeli bir tepki verdi. Büyük Avrupa başkentleriyse sınavı kaybetti.
(Ürdün gazetesi Düstur, 21 Haziran 2009)
UREYB EL RENTAVI
radikal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder